OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

3.9K 433 28
                                    



                         OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ELA

Vokal sınıfı mezunlarının seslendirdiği "Operadaki hayalet"in düetinin inanılmaz güzellikteki melodisinin beni büyülemesine izin verip, dikkatimi salondaki en ön sırada oturan ailemden uzaklaştırmayı denedim.Diploma töreni yarın yapılacaktı, ama bugün son sınıfların geleneksel veda gösterileri vardı ve annemler öğlene doğru gelip, birkaç saat önce bir otele yerleşmişlerdi.Yaklaşık bir saat önce de konservatuarın tiyatro salonuna ulaşmışlar ve babam gösterişli bir şekilde rektör ve öğretim üyeleri tarafından karşılanıp en ön sıraya davet edilmişti.Onun varlığı beni oldukça geriyordu, çünkü olmazsa olmaz mükemmeliyet beklentisi yine işbaşındaydı.Zihnim "imdat" çağrımı almışçasına , terapi niyetine olsa gerek, düşüncelerimi birkaç dakikalığına beş gün öncesine,Şile'deki kutlamaya ışınladı.Gerçekten hatırlanmaya değecek bir gün yaşanmıştı.Sofrayı kurmama herkes yardım etmişti ve sonra, Fatoş ablanın kocası Mahmut abi dahil,hep beraber oturup, rahat ve neşeli sohbet eşliğinde o güzelim yemeklerden doyasıya yemiştik.Yemekten sonra Hasan amca ve Cemil tavlanın başına oturmuşlar, Korhan bey ve Nil biraz uzak bir köşeye çekilip sohbeti koyulaştırmışlar, geri kalanımız ise Can'ın esprileri ve Altay'la atışmasını keyifle dinleyip, yemek sonrası tembelliğinin tadını çıkarmıştık.Sanırım böyle bir günün huzuru ve tazeleyiciliğine hepimizin ihtiyacı vardı, çünkü hayat sanki her birimizi farklı yoruyordu.Bir ara Kerim içeriden getirdiği klasik gitarı eline almış ve yaklaşık bir saat süren müzik faslını başlatmıştı.Can'ın kaşık çatalla tempo tuttuğu şarkıları hep bir ağızdan söylemiştik.

Akşamüzeri ilk önce Emine teyzeler ayrılmış, hemen arkalarından Nil, iyice kaynaştığı Korhan baş komiseri kendi arabasıyla evine bırakmayı teklif etmiş, onlar da yola çıkmışlardı.Çocuklar da bir iki saatlik havuz keyfinden sonra şehre döndüler.

Yalnız kaldığımızda Kerim bana sarılıp:

"Eh, ilk davetimizi de böylece vermiş olduk.Sence nasıl geçti?Ve bugünün sürprizi hoşuna gitti mi?"diye sordu dudaklarında muzip bir gülümsemeyle.

Ne diyebilirdim ki.Mutluydum.Dahası, bu davette ev sahibeliği yapmaya bayılmıştım.Hala duygularımı böylesine doyasıya yaşamaya alışamamıştım ve bir yanım şaşkınlık içindeydi.Kerim'e bakıp, ağız dolusu güldüm:

"İlk davetimiz bence harika geçti.Sürpriz konuklarımızı ise çok sevdim.Şimdi de sıra benim sürprizimde. Baş başa bir havuz keyfine ne dersin sayın ev sahibi?"deyip, hazırlıksız olan Kerim'i kolayca havuzun içine itip, ardından ben de atladım.

Sahnedeki çiftin performansının sona ermesi, beni yine bu ana döndürse de, Kerim'le havuzdaki görüntülerimizin neşeli ve oldukça ateşli hatırası, gerginliğimi hatırı sayılır derecede azaltmıştı.

Ve Majesteleri Erdem beyin hata kabul etmeyen, kusursuzluk beklentili yüksek huzuruna çıkmaya hazırdım.

Yaklaşık yirmi dakika sonra bütün salon tarafından şiddetle alkışlanıyorduk ve babamın yüzü gururla parlıyordu.Ama benim asıl içimi ısıtan ve önemli olan annemin ve Umut'un mutlu yüzleriydi.

Ve bugün, hatta yarın bile, Kerim'in babam yüzünden buraya gelip, bu önemli anlarımda yanımda olamaması içimi burkuyor ve acıtıyordu.Yine de babamla önümüzdeki günlerde yapacağım o nihai konuşma öncesi ortamı germek istememiş ve şimdilik böyle idare etmenin kararını beraberce almıştık.Hem zaten yarın diploma töreninden sonra annemlerle Adana'ya dönmeyecektim.Akşam mezuniyet balosunu fırsat bilip, uçak biletimi ertesi gün için almıştım.Böylece bu akşam görüşmesek bile yarın akşam ve öbür günün sabahı bizimdi.Tabi onu şimdiden özlemiştim ve kulise gider gitmez telefona sarıldım.

ELA'YA  KARŞI  ELALAR  ("YÖRÜNGE" SERİSİ  1) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin