BEŞİNCİ BÖLÜM

8.2K 709 28
                                    



     BEŞİNCİ BÖLÜM

ELA 22 MAYIS

Kemanımla verdiğim mini konser aslında kendim içindi, ama insanların arasında çalmayı seviyordum.Her ne kadar müziğin içinde kaybolsam da, kalabalığın yaydığı sinerji etrafımda nabız gibi atıyor, beni gevşetiyordu.Böyle ortamlarda çaldığım zaman, piyanonun o kasvetli yalnızlığının ve etrafımdaki seçkinlerin mükemmeliyet beklentisinin baskısı olmayınca ,müzik beni adeta kendi dünyasına hapsediyordu.

Şu anda da biraz hafiflemiş hissediyordum.En azından bu geceyi atlatacak gücü toplamış sayılırdım.Kulüp buraya oldukça yakın olduğundan etrafımdaki canlılığın ve ılık mayıs akşamının tadını çıkararak yürümeye karar verdim.

Kulübün kapısındaki görevlilere selam verip, dosdoğru tuvaletlerin olduğu tarafa seğirttim.Aynada kendimi inceleyince gözlerimin hala biraz kızarık, bakışlarımın da üzgün göründüğünü fark ettim.Yüzüme bol su çarptım ve sahne için daha koyusu gerekse de, yine makyajımı hafif tuttum.Babam günümü mahvetmişti ve hiç olmazsa gecemi kurtarmak azmiyle başımı dikleştirip, arkadaşlarımı bulmak için dışarıya çıktım.

Salona girdiğimde yolum Mehmet Kara tarafından kesildi:

"Hoş geldin Ela! Nasılsın bu akşam?" diye sordu patronum.

"İyi akşamlar Mehmet bey! Teşekkür ederim, iyiyim."

"Ama artık şu "beyli", "sizli","bizli" olayını kaldıralım lütfen.Defalarca rica ettim senden."

"Alışkanlık işte...Yine de denerim..." dedim tereddütle.

"Gerçekten dene lütfen.Artık kırılıyorum.Neyse ben seni tutmayayım.Güzel bir akşam geçirmeni diliyorum."

Bana neredeyse buranın çalışanı değil de, misafiriymişim gibi davranan patronuma teşekkür edip yoluma devam ettim.Grubumuza ayrılan masa hemen sahnenin bitişiğindeydi ve bütün arkadaşlarım gelip oturmuşlardı.Dicle ve Volkan birbirilerine sokulmuş fısıldaşıyorlardı, Nihat ve Fırat ise hararetli bir konuşmaya dalmışlardı.Ben yaklaşınca:"Hoş geldin prenses!" deyip beni hemen tartışmanın içine çektiler.

"Ben diyorum ki,dedi Nihat, repertuarda yerel rock gruplarına daha çok yer vermeliyiz.Mesela "Kasırga" grubunun hiçbir parçasını çalmıyoruz, "Yörünge"nin ise sadece üç şarkısını söylüyoruz."

"Kardeşim, biz değişik bir hava yaratmak için kurduk bu grubu." Diye diklendi Fırat."Sadece en en kaliteyi taşıyacaktık sahneye, herkesin dilindeki çerezleri değil."

"İyi ya! Bu çocuklar gerçekten iyiler." diye diretti Nihat ve bana döndü:

"Sen ne diyorsun Ela?"

"Olabilir aslında.Abartıp, çizgimizden sapmadığımız sürece dahil edebiliriz."Ufuk" olayı da buydu zaten.Öyle değil mi?" diye göz kırptım.

Grubumuzun adı "Horizon"du, yani "ufuk" anlamına geliyordu ve en önemli hedefimiz müziği dar kalıplarından çıkartıp, kendimizin ve bizi dinleyenlerin ufkunu genişletmekti.Beşimiz de konservatuar son sınıf öğrencileriydik.Grubu üç buçuk sene evvel kurmuştuk.Dicle ile aynı piyano sınıfındaydık ve çok yakın arkadaştık.Grupta piyanonun başına Dicle geçtiği için, ben keman çalıyordum ve gitaristimiz Volkan'a vokalde eşlik ediyordum.Volkan ile Dicle üç yıldır sevgiliydiler ve mezuniyet sonrası için düğün planları yapıyorlardı.Fırat bas gitaristimiz, Nihat da bateristimizdi.Yaptığımız sonsuz sohbet ve tartışmalar sonucu, müzikte ortak hedefler ve hayaller belirlemiştik.Mezuniyetten sonra kendi bestelerimizi ortaya koyup, işimizi daha profesyonel boyuta taşımayı planlıyorduk.

ELA'YA  KARŞI  ELALAR  ("YÖRÜNGE" SERİSİ  1) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin