DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

7.7K 675 24
                                    


KERİM 22 MAYIS

Arabama bindiğimde bir an şaşkınlıkla ne yapacağımı düşündüm.Çocuklarla buluşmak için vakit oldukça erkendi.Belki gideceğimiz yerin yakınlarında bir kafeye gidip oturabilirdim.Arabada her zaman kamuflaj için şapka ve gözlük bulunduruyordum, çünkü hayranların ilgisi bazen can sıkıcı olabiliyordu.Ben Cemil kadar tanınmıyordum, ama özellikle gitara meraklı gençlerin yeterince ilgisini çekiyordum.Telefonu çıkarıp Can'ın gönderdiği konumu navigasyona yükledim. Yaklaştıkça, buranın aslında sanat sokağına oldukça yakın olduğunu fark ettim.Arabayı kulübün park yerine bırakıp, bir zamanlar hayli zaman geçirdiğim ve sevdiğim o mekana doğru yola koyuldum.

Burası pek de uzun olmayan, trafiğe kapalı bir sokaktı.Etrafta kaldırıma taşmış kafeler dışında sahaflar, bakırcılar ve her türlü el zanaatları dükkanları bulunuyordu.Sokağın her yol ayrımında taş saksılar ve banktan oluşan bir göbek bulunuyordu.Bu göbeklerde saz,gitar veya türlü müzik aleti çalanlar,şiir okuyanlar, mim gösterisi sunanlar, yani sanatın her türünün sergilendiğini görmek mümkündü.

Üniversitedeki ilk yıllarımda buraya yalnız ya da Cemil'le birlikte ara sıra takılırdık.Hem kendi şarkılarımızı çalıp tecrübe etme fırsatı buluyorduk, hem de ufak tefek harçlığımız çıkıyordu.Sokaktaki esnaftan bakırcı Ramiz usta ve sahaf Hayrettin beyle ahbap olmuştuk.Bu adamlar samimi fikirleri,doğal bilgelikler ve zor yoldan kazandıkları tecrübeleriyle körpe beyinlerimize unutamayacağımız dersler kazımışlardı.Seyrek de olsa hala fırsat buldukça görüşüyorduk.Şimdi de hazır buralardayken önce Ramiz amcanın dükkanına doğru gitmeye hazırlanıyordum ki, ilerideki göbekten bir keman sesi yükseldi.Merak edip yaklaştım ve bakışlarımı taş bankın önünde duran müzisyene çevirdim.Karşımda narin bir genç kız duruyordu.Gözlerini kapatmış, adeta kemanıyla bütünleşmiş ve yüzündeki sürekli değişen ifadelere bakılırsa, müziği tüm ruhuyla yaşıyordu.Vivaldi'nın "Dört mevsim"inin notaları benim de kulaklarımı doldurup, kalbime süzüldü.İlk önce ilkbaharın coşkusu sardı içimi, sonra yazın sıcağı ve neşesi, ardından sonbaharın hüznü ve duygusallığı ve en son kışın bilgeliği ve sükuneti çöktü ruhuma.Büyülenmiş gibi kendimi müziğe ve kızın kendinden geçmiş haline kaptırmıştım.O kadar korumasız bir duygusallık akıyordu ki duruşundan, bir anda içimden gelen bir dürtüyle onu sarıp sarmalayıp o naif kırılganlığını bütün dünyadan saklamayı arzu ettim.

Etraftan yükselen alkış sesiyle kızla aynı anda uykudan uyanır gibi irkildim.Ve onun gözlerini açmasıyla vurgun yemiş gibi sersemledim.Harikulade bir çift iri ela göz etrafa biraz şaşkınlık, çokça da mahcubiyetle bakındı.Kız teşekkür etmek adına hafifçe başını eğip selam verdi.Koyu renk saçları zarif yüzünün etrafında dalgalandı.Sanki biraz dağılmış, bir şeylere üzülmüş gibiydi.İçim şefkatle kabardı ve kendime engel olamayarak her hareketini izlemeye başladım.

Kız keman kutusunun üzerine bırakılan bozuk paraları topladı, kemanı yerine yerleştirdi ve çıkışa doğru yürümeye başladı.Bir sonraki göbekte gitar çalan çocuğun yanına gidip,elindeki bozuklukları gitar kılıfının içine bıraktı.Çocuğun teşekkürüne gülümsedi ve yoluna devam etti.Sapık gibi peşinden gitme içgüdüme direndim ve gitgide uzaklaşıp gözden kaybolmasına pişmanlıkla izin verdim.

Kızdan bu kadar etkilenmem normal miydi bilmiyordum, ama sanki ufacık bir parçam onunla beraber gitmiş gibi geliyordu.Bu büyük ihtimalle bugünkü karışık ruh halimden kaynaklanıyordu.

Geriye dönüp azalan zamanıma rağmen dostlarıma hiç olmazsa bir selam vermek amacıyla adımlarımı sıklaştırdım.Kısa bir hoşbeşten sonra fazla vakit ayıramamanın üzüntüsüyle artık iyice kararmış havada kulübe doğru yola koyuldum.Ve telefonum çaldığında yine Can'dı:

"Neredesin oğlum? Araban park yerinde, kendin yoksun.Kız mız olmasın dedin, burada sap gibi oturmuş doğum günü prensimizin teşrifini bekliyoruz.Yoksa şöyle güzel kalçalı gerçek sarışınlardan bir harem mi ayarlıyorsun bize?" diye böğürdü.

"Saçmalama Can! Sanat sokağına uğradım, gelmek üzereyim." Deyip yüzüne kapattım.Davulcumuzun her zamanki neşeli ve pervasız saçmalıkları beni gülümsetti.Aslında Can bu vurdumduymaz görüntüsünün altında son derece duyarlı,yapıcı ve uzlaşmacıydı.Cemil ve Altay'la zaten çocukluk arkadaşıydık, ama Can, aramıza sonradan katılsa da,grubu tam anlamıyla tamamlamıştı.Tam da en deli zamanımızdı, fikir birliğine varabilmek ve egolarımızı törpülemek çok zor olmuştu.Müzik zevkimizi harmanlamak,ortaya kendimize özgü bir tarz yaratmak ise daha da zor olmuştu.Sayısız tartışmalar, hatta kavgalar etmiştik, ama sonuçta hem müziğimizi, hem arkadaşlığımızı sağlam temellere oturtmuştuk."Yörünge" tüm ülkede en sevilen rock gruplardan biri haline gelmişti.

Evet, arkadaşlarım iyiydi, aynı zamanda onlar benim ailemdi.Ve bu akşam onlara ihtiyacım vardı.

@C/!

ELA'YA  KARŞI  ELALAR  ("YÖRÜNGE" SERİSİ  1) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin