Genç adam, dışarıdaki keskin soğuğa aldırmadan elleri cebinde karanlık sokakta ilerliyordu. Yanından geçen tek tük insanın bakışlarına aldırış etmeden... Bakışları kirli kaldırımlarda gezinirken yine yalnız olması, ruhunu zift gibi kaplayarak ruhuna gelen ışığı kesti. Yalnız olmaya o kadar alışmıştı ki artık yalnızlığı kendine arkadaş edinmişti."Şifa!" Şifa, isminin sinirli bir ses tonuyla annesinin dudaklarından döküldüğünü işittiğinde klavyenin üzerindeki parmakları aniden durdu. Annesinin ses tonuna bakılırsa kesin bir hata yapmıştı, yine! Ve çok geçmeden Şifa'nın odasının kapısı açıldı.
"Şifa, ben sana ne dedim?!"
"Ne dedin annecim?"
"İki dakika komşuya gideceğim yemeğe bak demedim mi?! Peki sen ne yaptın?"
"Ben... Onu tamamen unutmuşum." Şifa, annesinin keskin bakışları karşısında omuzlarını düşürürken annesi her zamanki söylenmelerine başlamıştı bile.
"Bütün arkadaşların evlendi çoluk çocuğa karışacak seninse işin gücün sabahtan akşama kadar yazmak. Bütün gün evdesin işlerin ucundan tut bari diyiyorum ama Şifa Hanım arkamı dönmemle ortadan kayboluyor. Sen bu gidişte başımıza kalacaksın." Annesi söylenmelerine ara vermeden arkasını dönerek odadan çıktığında Şifa bir elini saçlarına götürerek mümkünmüş gibi saçlarını daha çok dağıttı. Bakışları yazdığı bir kaç kelimenin üzerinde dolaştığında dudaklarını hoşnutsuzca bükerek başını geriye doğru yasladı.
Yazacak doğru dürüst bir şey bulamıyordu! O küçük, ilham perisi denen şeylerde kendisinden vebalı gibi kaçıyordu. Bu gidişte yazar olma hayallerine elveda diyecekti.
...
Genç adam karanlık sokakta hızlı adımlarla kaldırımları arşınlarken işe fazlasıyla geç kaldığının farkındaydı. Biraz daha hızlı olmazsa bir ay içinde girdiği bu beşinci işinden de ayrılmak zorunda kalacaktı. Ve şuanda istediği son şey işsiz kalmaktı. Çünkü bu ayda evin kirasını ödeyemezse o bunak adamın eline kendisini evden postalamak için iyi fırsat vermiş olacaktı. Her geçen gün soğuyan havada kışı insana çağrıştırıyordu. Bu soğukta da parktaki banklarda yatarsa zatüre olabilirdi. Bu durumda iyileşmek için ekstra para demekti.
Sonunda çalıştığı yere geldiğinde arka kapıdan girerek üzerindeki deri montu çıkarıp kenara fırlattı. İki dakika önceki sessizliğe isyan edercesine gürültülü müzik sesi kulaklarına dolarken Tayfunun yanına giderek geldiğini belirtircesine omzuna vurdu.
"Nerdesin abi sen? Patron üç defa seni sordu. Zor oyaladım."
"Sağol koçum. Yine oldukça kalabalık."
"Ne zaman boş ki?" Aralarında başka herhangi bir diyalog geçmezken ikisi de işlerine odaklandı.
Size çok kısacık bir tanıtımla daha gelmiş bulunmaktayım. Yorumlarınızı bekliyorum...
Kendinize iyi bakın Allaha emanet olun ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Romanımsın
General FictionO, aslında kimdi? Bir adam, gizemlerle dolu... Geceleri, şehrin karanlık sokaklarında Barut ismiyle hayat buluyor. Ve şehrin yüzlerce mahallesinden birinde genç bir kadın, onlarca yazma girişimine rağmen asıl romanını yazmak için ilham kaynağını bek...