Keyifli Okumalar...
Şifa, üzerilerine doğru gelen arabayı gördüğünde vücudu adeta taş kesilmiş gibi olduğu yerde dururken bakışları arabanın plakasından şoföre doğru çıkmıştı ki Barut'un ismini söyleyip hızla onu kavramasıyla bakışları şoförün yüzünden kayarak hedefini kaybetti. Vücudu beton zemine sertçe çarparken hissettiği acıyla inleyerek gözlerini yumdu.
"Şifa, iyi misin?" Bir eliyle boynunu kavramış kendisine seslenen Barut'a karşılık vermek yerine derin bir nefes alarak göz kapaklarını araladı. "Beni duyuyor musun?"
"Evet, iyiyim." Cevabı üzerine Barut, Şifa'yı yavaş hareketlerle oturur pozisyona getirdikten sonra bakışlarını kızın vücudunda dolaştırdı. Görünürde bir şey yoktu.
"İyi olduğuna emin misin?"
"Evet, çantamı ver."
"Ne?"
"Çantamı ver, Barut!"
Alparslan, Şifa'nın söylediğini yerine getirip biraz ilerideki kolonun dibinde duran çantayı alıp Şifa'ya verdiğinde genç kız hızla çantanın içinden not defteri ve kalem çıkardı. Hızlı hızlı bir şeyler yazarken Barut, kaşlarını çatmış kıza bakıyordu.
"Ne yapıyorsun? Allah aşkına bir şeyler yazmanın sırası mı?!" Sinirle çıkışması karşısında Şifa, not defterini ona doğru çevirerek yazdıklarını gösterdi.
"Plaka ve sürücüyle ilgili aklımdakileri yazıyorum." Alparslan işittiği cevapla not defterini almak için uzanmıştı ki Şifa hızla defteri kendisine doğru çekti ve yazdıklarını son kez kontrol edip not defterini çantasına attı.
"Plaka neydi?"
"Abime söylerim, o araştırır. Senin bu konuda yapabilecek bir şeyin yok sonuçta." Alparslan, Şifa'nın mavi harelerinde yansıyan pırıltılar karşısında başını önüne eğerek bir adım geri çekildi.
"Haklısın."
"Bilerek üzerimize doğru sürdü. Amacı neydi bilmiyorum ama o adamı gördüğüm yerde öldüreceğim." Şifa, söylenerek yerden kalktığında Barut'un karşısına dikildi. "Büyük ihtimalle abimin içeri attırdığı adamlarla ilgilidir. Senin de başına bizim yüzümüzden böyle bir şey geldi. Kusura bakma."
"Sorun değil."
"Gidelim mi?"
"Evet." Şifa, yürümek için birkaç adım attığında ağrıyan kaburgalarının etkisiyle adeta nefesi kesilmişti. Yürümeyi kesip olduğu yerde durdu ve sakince birkaç nefes aldı. Kalbi deli gibi çarpıyor, elleri titriyordu.
"Şifa, iyi olduğuna emin misin?"
"Evet, bana su alabilir misin?"
"Tamam, sen arabaya geçip bekle. Ben su alıp geliyorum." Şifa, Barut'un kendisine uzattığı arabanın anahtarını alıp yavaş adımlarla arabaya doğru ilerlerken Barut'ta alışveriş merkezinin içine geri girmişti.
Arabanın kapısını açıp ön koltuğa oturduğunda kaburgalarının ağrısıyla yüzü buluştu. Başını koltuğun başlığına yaslamıştı ki bakışları ellerine takıldı. Düşmenin etkisiyle yer yer soyulan ellerini görünce yüzünü buruşturarak doğruldu ve torpido gözünü açtı. Bakışları siyah kılıfa sokulmuş silahı buldu. Silahı eline alıp kılıfından çıkardığında gülmeye başladı. Bir elini saçlarının arasından geçirirken sinirleri yıpranma noktasına gelmiş durumdaydı. Bu tabancanın aynısından evlerinde de vardı. Babasının, bir hafta sonu, akşama doğru elinde Glock marka bu tabancayla evlerine geldiği günü hatırlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Romanımsın
General FictionO, aslında kimdi? Bir adam, gizemlerle dolu... Geceleri, şehrin karanlık sokaklarında Barut ismiyle hayat buluyor. Ve şehrin yüzlerce mahallesinden birinde genç bir kadın, onlarca yazma girişimine rağmen asıl romanını yazmak için ilham kaynağını bek...