Keyifli Okumalar...
Nedendir bilinmez, hüzünlü anılar hem daha kalıcı hem de daha uzun süre insan ruhunda varlığını sürdürür. Peki mutluluk? Kahkaha? Sevinç? Neden küçükken oynadığımız köpükten baloncuklar gibi en ufak bir durumda yok olup gidiyorlardı?
Sebebi ne olursa olsun Şifa bu akşamı anılarının arasında hep saklamak istiyordu. Birisi ona, "En mutlu olduğun an nedir?" Diye soracak olsa hemen anılarının arasından bu akşamı çekip çıkarmak ve ona yüzündeki gülümsemeyle anlatmak istiyordu. Bazı anıları zamanın tozlarına kaptırmamız ne kadar da acı.
Önündeki yemekten bir kaşık daha alıp ağzına götürdüğünde Tomris'in bir kez daha ne kadar iyi yemek yaptığını düşündü. Şüphesiz kızın el lezzeti vardı ve buna kimse itiraz edemezdi.
Ağzındaki lokmayı yutmuştu ki Melih amcanın sorusu üzerine Şifa'nın dikkati ona çevrildi.
"Alparslan, bazen çok zor birisi olabiliyor. Kendini ona nasıl sevdirdin?"
"Bu gerçekten çok uğraştırıcı oldu. Sık sık çalıştığı kafeye gittim, telefon numarasını almak için bahaneler ürettim, evinin sokağında saatlerce bekledim. Ama gördüğünüz gibi sonuç bütün çabalarıma değdi." Şifa sözlerinin üzerine iki eliyle karşısında oturan Alparslan'ı gösterdiğinde Melih amca gülümseyerek bir elini omzuna koydu. Minnettar bir tavır sergilemek istercesine birkaç defa parmaklarını hafifçe omzuna vurdu.
"Bundan sonra sen de Alparslan'ı uğraştırmalısın." Melih amcanın tavsiyesi üzerine Şifa bir şey söyleyemeden Alparslan konuşmaya dahil oldu.
"Amca! Şifa'ya böyle tavsiyeler vermemelisin. O kendi başına bile yeterince şeye sebep oluyor."
"Aşk olsun, Barut. Bu nasıl laf? Ne yaptım ki şimdiye kadar? Gayet sakin, kendi halinde biriyim ben."
"Sakin, kendi halinde? Canım, bunlar seni tarif ederken kullanılacak belki de en son kelimeler."
"Öyle mi? Allah Allah neyimi gördünüz Barut Bey? Lütfen, açıklama yapar mısınız?"
"En basitinden geçen günkü hırsızlık olayı. Meraklı burnun her yerde."
"Bir dakika o konuyu halletmiştik. Daha önce de dediğim gibi ben, vatandaşlık vazifemi yaptım. Yine aynı konuyu açmaya gerek yok."
"Hadi bunu geçtim. Ya beni araştırman?"
"Araştırmayıp ne yapacaktım? Her şeyin yalan dolandı. Ayrıca bana araştırmam için açık veren sendin."
"Bu merakın başına iş açacak bir gün."
"Hah, daha geçenlerde sende sevdiğim şeylerden biri de meraklı oluşun demiyor muydun?"
"O farklı, bu farklı."
"Hiçbir farkı yok Barut. Söyleyecek laf bulamıyorum desene şuna."
"Çocuklar, sakin. Ayrıca ne yalanı? Alparslan, ne oluyor?" Melih amcanın araya girerek konuyu başka yere çekmesi üzerine Şifa sessiz kalıp yemeğini yemeye devam etti. Nasıl olsa soru Alparslan'a sorulmuştu ve cevaplaması gerekende oydu.
"Şifa ile tanıştığımız sıra gizli bir görevdeydim. Şifa da benim polis olduğumu öğrenmiş."
"Gizli görevdesin ve Şifa senin polis olduğunu öğreniyor. Doğru anlamış mıyım?"
"Evet." Alparslan'ın ses tonu bu durumdan memnun olmadığını belirtircesine çıkmasına rağmen amcası adeta kahkaha atacak noktaya gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Romanımsın
General FictionO, aslında kimdi? Bir adam, gizemlerle dolu... Geceleri, şehrin karanlık sokaklarında Barut ismiyle hayat buluyor. Ve şehrin yüzlerce mahallesinden birinde genç bir kadın, onlarca yazma girişimine rağmen asıl romanını yazmak için ilham kaynağını bek...