Bölüm*4*

10.1K 797 64
                                    

Keyifli Okumalar...

İnsanlar aynı parmak izleri gibidir. Hepsi birbirinden farklı ve birbirinden özeldir. Bazı insanlar üzüldüklerinde ağlar, bazıları kahkahalarla güler. Sinirlendiği zaman etrafı yıkıp döken de var kendi içini yıkıp dökende... O yüzden insanların davranış ve tavırlarını eleştirmek üzerimize almamamız gereken vazifelerden biri.

Şifa yorgun yüz ifadesiyle çayını içen abisine kaçamak bakışlar atarken aniden abisinin bakışları üzerine çevrildi. Hızla bakışlarını önündeki tabağına çevirip ağzına tabağında kalan domatesi götürdü. Üzerinde hissettiği bakışların ağırlığına daha fazla dayanamayıp başını yavaşça kaldırdı. Abisi ona bakmaya devam ediyordu.

"Ne söyleyeceksen söylesen kızım. Sabahtan beri bakıp bakıp duruyorsun."

"Hiç, sadece dün gece neler oldu diyecektim. Yine mi birinin evini soymuşlar?"

"Evet."

"Annem de çevredeki insanlar da çok huzursuz, abi. Hatta geçenler de Birgül teyze böyle giderse buradan taşınacağını falan söylüyordu."

"Görüyorum. Bulmak için çalışıyoruz ama evlerde parmak izi yok. Kameralarda taktıkları maskelerden dolayı yüzleri gözükmüyor. Haklarında elle tutulur hiçbir şey yok. Elimizdeki tek şey ölen kişiler." Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp veren abisini görünce Şifa huzursuzluğunu bir kenara iterek oturduğu sandalyeden kalkarak abisinin yanına gitti ve ona sıkıca sarıldı.

"Moralini bozma abi ben güveniyorum en kısa zamanda bir şeyler bulacaksınız."

"Koyunum öyle diyorsa bu iş kısa zamanda çözülür." Berk ellerini kardeşinin kıvırcık saçlarında dolaştırdığında Şifa gülerek geri çekildi. Daha sonra bakışları yatak odasına kaydığında gülümseyen ifadesini bozarak tekrar ciddi bir ifadeye büründü.

"Abi."

"Efendim."

"Çelik yelek giymeyi unutma, tamam mı? Annem senin için çok endişeleniyor. Ona da bana da ikinci bir acı yaşatma."

"Tamam, siz merak etmeyin dikkatli davranıyorum."

"Hadi o zaman yediysen kalk da sofrayı toplayayım."

"Ben odamdayım biraz dinlenip işe gideceğim, sana kolay gelsin." Abisi son kez saçlarını karıştırdıktan sonra sandalyesinden kalktı ve odasına gitti.

Şifa da yüreğine çöreklenen ağırlıkla birlikte sofrayı toplamaya başladı.

Saat üç civarlarında Şifa ancak kendisini evden dışarıya atabilmişti. Aslında bugün evden dışarıya adımını bile atmayı düşünmüyordu ama annesinin ve apartmandaki diğer kadınların mahallede olan olaylar hakkında konuşup durmaları yüreğindeki sıkıntıya sıkıntı eklemişti. O da tek yöntemi evden çıkıp kendisini temiz havanın kollarına bırakmakta bulmuştu. Amaçsızca boş boş yürürken kendini kafenin önünde buldu. İçeri girip girmeme konusunda kararsızdı, aslında. Çünkü şuan hiç bir şeyler yazacak havasında değildi. Ayrıca laptobunu yanına da almamıştı. Birkaç adım atıp kafeden uzaklaşacaktı ki ani bir kararla kafeden içeriye girdi. İçeri girdiğinde kafe oldukça sakindi. Aslında geldiği zamanları da düşününce kafeye gelen çok insan yok gibiydi. Her zamanki masasının boş olduğunu görünce oraya doğru ilerlemeye başladı ilerlerken bakışlarını kafenin arka tarafında gezdiriyordu. Barut'un bugün çalışıp çalışmadığını düşünüyordu ki elindeki kahvelerle Barut göründü.

Göz göze geldiklerinde Şifa yüzüne hafif bir tebessüm kondurup başıyla selamladığında Barut gülümseyen yüzüyle yanına geldi.

"Hoş geldin." Şifa bir şey söylemek yerine gülümseyerek her zaman oturduğu masaya geçti. Barut'ta elindeki kahvelerle cam kenarında oturan çifte doğru ilerledi.

Sen Benim RomanımsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin