Bölüm*7*

8.6K 740 179
                                    


Keyifli Okumalar...


 Güneş, serin havayı ısıtmak için inatla ışığını yeryüzüne yayarken insanlar güneşe minnettarlığını göstermek istercesine sokaklara dökülmüştü. Çocuklar park alanlarını, gençler mağaza önlerini ve sokakları, yaşlı amcalar ise parktaki bankları doldurmuştu.

Şifa elindeki kutuyu sıkıca kavrarken yavaş adımlarla yürümeye devam etti. Neredeyse yirmi dakikadır yürüyordu ve bu süre zarfında Barut'un tek yaptığı kısa bir telefon görüşmesi olmuştu. Şifa, dikkat çekmemek için aralarına belli bir mesafe koysa da sokaklar o kadar kalabalıktı ki bu kalabalık da Barut'un onu fark edeceğini zaten düşünmüyordu.

Barut'un biraz daha ilerleyip bir sokağa saptığını görünce adımlarını biraz hızlandırıp hemen arkasından sokağa girdi. Bu sokak caddenin bütün gürültüsüne rağmen daha sessiz ve tenhaydı. Şifa içinde uyanmaya başlayan pişmanlığı hemen bastırıp daha kararlı adımlarla ilerledi.

Şuan yaptığı davranış hem yanlış hem de aptalcaydı. Bir insanın özel hayatına böyle dalması kabul görür bir davranış değildi ancak içindeki merak ve heyecana da engel olamıyordu. Zaten bir insanın başına ne gelirse merakından gelirdi. On dakika daha yürüdüklerinde Barut'un girdiği sokaklar daha da beter bir hal almaya başladı. Şifa yürüdüğü sokaklarda yere atılan çöpleri, duvarlara yazılan yazıları, çevrede dolaşan çocukları dikkatli bakışlarla incelemeye başladı. Boyası dökülmüş, penceredeki demirlikleri paslanmış, çatıları aşınmış evlere bakarken içinde oluşan duygulara takılı kaldı. Bir evin balkonunda asılan ipteki oğlan çocuğuna ait olan kıyafetleri inceledi sessizce. Hayat bazı insanlara hep sert tarafını gösteriyordu. Şifa kendi evini, kendi çocukluğunu düşündü. Zengin değillerdi ancak orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak oldukça iyi bir yaşam sürmüştü. Şimdi bu sokaklarda ayaklarındaki yırtık ayakkabılarla plastik, çamur içindeki bir topun peşinde koşan çocukları görünce utandı. Bakışlarını ipteki çamaşırlardan ayırıp Barut'un olması gereken sokağa çevirdiğinde kendisini karşılayan boş bir sokak oldu. Bir eli endişeyle ensesine giderken hızlı adımlarla sokağın sonuna doğru ilerledi.

Sokağın sonuna geldiğinde hızlı bir şekilde sağ tarafa doğru dönmüştü ki aynı hızla geri çekilip sırtını duvara yasladı. Bir eli deli gibi atan kalbinin üzerine giderken yavaşça kafasını uzatarak hemen çaprazdaki eve giren Barut'a baktı. Evin kapısını açıp içeri girdiğinde Şifa sessizce Barut'un oturduğu sokağı inceledi. Diğer sokaktan hiçbir farkı olmayan bu sokakta nedense içinde adını koyamadığı ve canını sıkan duygular yaratmıştı. Elindeki kutuyu yere bırakıp çantasından not defterini ve kalemini çıkararak yere çöktü.

Sokağa, evlere, çocuklara tek tek dikkatlice baktı ve gözüne takılan şeyleri not defterine geçirmeye başladı. Gördüğü her şey hikayesinde kullanılacak bir malzemeydi. Gözüne takılan şeyleri not almayı sürdürürken aklına yazacağı bölümden parçalar gelmeye başlamıştı bile. Aklındaki senaryoların gitmemesi için not defterinde temiz bir sayfaya geçerek hızlıca yazmaya başladı.

Aradan ne kadar zaman geçti, ne kadar zamandır bu soğuk betonda oturmuş yazı yazıyordu bilmiyordu ama Şifa'yı kendisine getiren karşısında dikilmiş ayakları görmesi oldu. Bakışlarını elindeki not defterinden ayırıp kafasını yukarı kaldırdığında karşısında duran iki erkek çocuğuyla karşılaştı.

Hiç kıpırdamadan yan yana durmuş olan çocuklar gözlerini Şifa'ya dikmiş öylece bekliyorlardı. Şifa elindeki not defterini kapatıp sessizce o da çocuklara bakmaya başladığında sarışın olan çocuk yüzündeki ciddiyeti bozup güldüğünde Şifa'da güldü.

Sen Benim RomanımsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin