Keyifli Okumalar...
Saatler birbirinin arkasından adımlarken Barut da düşüncelerini onların arkasına takmıştı. Sonu gelmez ve bir noktaya bağlanmaz düşüncelerinin ucundan tutarak durdu. Yatağında daha fazla boşa vakit geçirmek yerine doğrularak çekmecedeki dosyayı çıkardı. Dosyadaki her silah resmini ayrıntıyla inceledikten sonra haklarında ezberlediği bilgileri tekrar etmeye başladı.
Gecenin geç vakitlerine kadar bilgilerini tazeleyerek zamanını geçirmişti ki kapısının çalınmasıyla hızla oturduğu yerden kalktı. Dosyayı çekmeceye koyup, masanın üzerindeki silahını eline alarak yavaş adımlarla kapıya doğru yaklaştı. Saat ikiye gelmek üzereydi ve Barut gibi misafirperver olmayan bir insanın kapısı asla saat ikide hayırlı bir iş için çalınmazdı.
İki kez yavaşça çalınan kapının evin içinde yankılanan sesini dinledikten sonra yavaşça kapıyı açtı ve karşısında gördüğü yüzle yüz hatları şaşkınlığını belli edercesine bocaladı. Kapıda dikilen Hakan'ı yakasından tutup içeri çekerken karanlık sokağı gözleriyle hızlıca tarayıp kapıyı kapadı.
"Ne işin var burada? Beni ele mi vereceksin?" Barut ses tonuna yansıyan rahatsızlığı açıkça belli ettiğinde Hakan gülümseyerek içeri girdi.
"Sana söylemem gereken önemli şeyler var. Patron gönderdi."
"Ne söyleyeceksin?"
"İlk önce içecek bir şeyler ikram etseydin."
"Hakan!"
"Tamam ya, Akif YAMAN iki saat önce ölü bulundu."
Barut aldığı bilgi karşısında kısa bir süre bir şey söylemeden odanın ortasında durdu.
"Nasıl?"
"Tek kurşun, temiz bir şekilde infaz. Aldığımız bilgilere göre Ümit'ten para çalmış."
"Kafe?"
"Patron, orada işin kalmadığını söyledi." Barut, derin bir nefes alıp bakışlarını pencereden dışarıya çevirdi. Aylarca o kafede çalışarak Akif denen adamın oto galerisini gözlemişti. Kafede çalışmayı sevmiyordu ama kafeyi düşününce bir ucu Şifa'ya çıkıyordu. Kafeden çıkmak demek Şifa'dan da uzaklaşmak demekti. Barut düşüncelerinin yine Şifa'ya kayıp durduğunu fark edince kendisini kontrol ederek Şifa'yı aklından uzaklaştırdı. Sadece bir kızdı. Yapacakları, yapması gereken önemli işleri vardı.
"Tamam."
"Ümit'le buluşman nasıldı?"
"Daha sonra bildireceğim."
"İyi, bir de patron dikkatli olmanı söyledi. Bu aralar polisler buraları çok didikliyormuş."
"Şu hırsızlık meselesi, polisler hâlâ yakalayamadı mı?"
"Hayır, adamlardan bir iz yok. Temiz çalışıyorlar."
"Bir şeyler duyarsam haberdar ederim."
"Sen yine de bu meseleyle uğraşma, bizim işimiz bize yeter." Barut bir şey söylemek yerine sessiz kaldığında Hakan oturduğu yerden kalktı ve yanına geldi.
"Seninle konuşmayalı oldukça uzun zaman olmuştu. Şu işler bitince bir şeyler yapalım."
"Olur, yaparız."
"Dikkatli ol Barut. Ümit denen adam düşündüğümüzden daha tehlikeli."
"Tehlike..." dudağının bir kenarı bu kelimeyi söyledikten sonra hafifçe yukarı kıvrıldı. "Bu kadar ilerlemişken sonuna kadar götüreceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Romanımsın
General FictionO, aslında kimdi? Bir adam, gizemlerle dolu... Geceleri, şehrin karanlık sokaklarında Barut ismiyle hayat buluyor. Ve şehrin yüzlerce mahallesinden birinde genç bir kadın, onlarca yazma girişimine rağmen asıl romanını yazmak için ilham kaynağını bek...