Bölüm*3*

12.7K 961 381
                                    

Keyifli okumalar...

  Masaya konan üç tabağa bakınca Şifa'nın çoğu akşam olduğu gibi boğazı düğüm düğüm oldu. Alıştım diye kendini teselli ederken bir anda en başa dönmek can acısına acı ekliyordu adeta. Üç yıl olacaktı yakında babası onları bir başlarına bırakıp gittiğinden beri. Mezarına gittiğinde bile bir yanı onun artık olmadığını kabullenmek istemiyor ve küçük bir çocuk edasıyla babasının eskiden olduğu gibi elinde ekmek ve çikolatayla kapıyı çalmasını bekliyordu. Bakışları boş sandalyeden karşısında oturan abisine çevrildi. Onun varlığına şükrediyordu. Kendi acısını içine gömüp Şifaya babasının yokluğunu arattırmamaya çalışıyordu.

"Şifa, sen yine ne yedin dışarıda?" Annesinin sinirli ses tonunu işitince derin bir nefes aldı. Şüphesiz babasının yokluğu en çok annesini etkilemişti. Kadın her geçen gün daha agresif ve sinirli oluyordu.

"Bir şey yemedim anne."

"O zaman yemeğini yesene."

"Anne bırak, karışma kıza. Yemesin belki biraz zayıflar, koyunumuz." Abisinin sözleri üzerine çatalına batırdığı fasulyeleri hızla ağzına koydu. Abisi bu tavırlarına gülümserken birkaç dakika sonra yüzü ciddi bir ifadeye büründü.

Böyle olduğunda abisi kesinlikle ciddi bir durumdan söz ederdi. Oturduğu yerde doğrularak abisinin konuşmasını bekledi.

"Benim eve geç geldiğim ya da nöbetçi olduğum zamanlarda kapıyı iyice kilitleyip yatın."

"Hayırdır, oğlum?"

"Bu sıralar buralarda dolanan bir çete var herhalde. Birkaç eve girip evdekileri öldürdükten sonra evde ne var ne yok çalıyorlar. Dikkatli olun, işteyken aklım sizde kalmasın."

"Senin aklın bizde kalmasın oğlum. Babanın yadigarı hep baş ucumda duruyor."

"Annem haklı abi senin aklın bizde kalmasın. Ben de senin kardeşinim sayende birçok dövüş tekniği biliyorum."

"Bildiğin birkaç şeye güvenme koyun. Tecrübeli olmadığın için o bildiğin birkaç dövüş tekniğini zor bir durumda uygulayamazsın bile."

"Öyle mi diyorsun abicim? Yemekten sonra kısa bir karşılaşmaya ne dersin?"

"Yemekten sonra çıkacağım, işim var. Ama daha sonra boyunun ölçüsünü alırım merak etme."

Şifa, mutfaktaki işlerde annesine yardım ettikten sonra odasına kapandı. Ajandasını eline alıp pencerenin önüne geçtiğinde bakışlarını sokak lambalarının yer yer aydınlattığı karanlık sokaklarda dolaştırdı. Aklına Barut geldiğinde yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Anlamlandıramadığı bir şey vardı sanki onda. Şifa'da bir yanı güven uyandırırken bir yanı kaçma isteği uyandırıyordu. Aklıyla da duygularıyla da karar vermeyeceği bir çıkmaza giriyordu adeta. Aklındaki düşüncelere sırtını dönüp görmemezlikten geldikten sonra kalemini eline alarak yazmaya başladı.

"Oğlum, dikkatli ol. Haber ver." Annesinin telaşlı sesleriyle gözlerini zar zor araladığında yataktan çıkarak seslerin kaynağı olan abisiyle annesinin yanına gitti.

"Tamam anne, hadi git yat sen." Başka bir şey söylemeden abisi telaşla evden çıkıp gitti.

"Anne. Olay mı çıkmış abim nereye gitti?"

"Yine birinin evine girmişler galiba. Abinin yarım yamalak anlattığına göre evdeki yaşlı çifti öldürüp eşyalarını almışlar. Neyse hadi git yat sen ben de kapıyı kilitleyip yatacağım." Şifa bir şey söylemeden sessizce arkasını dönerek odasına doğru ilerledi ama odasına girmeyip kapısının önünde beklemeye başladı. Annesi kapıyı birkaç defa kilitledikten sonra odasına gitmeyip oturma odasına yöneldi. Abisi gecenin bir yarısı işe gittiğinde annesi her zaman yaptığı gibi oturma odasına gider apartmanın girişine bakan pencerenin önüne koyduğu sandalyede abisinin gelişini görene kadar beklerdi. Abisi eve girmeden önce de annesi hızla odasına gider yatağına girerdi. Bu sahne her seferinde değişmez bir şekilde tekrarlanırdı. Ve abisi hiçbir zaman annesinin onu sabaha kadar pencerede beklediğini bilmezdi.

Sen Benim RomanımsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin