Bölüm*25*

7.1K 727 292
                                    

Keyifli Okumalar...

mehlika3623 adlı güzel okuyucuma bu bölümü ithaf ediyorum ^^

"Her şey seninle güzel yolda yürümek bile

Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile

Her şey seninle güzel bu toprak bu taş bile

İçimdeki bu korku gözümdeki yaş bile

Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa

Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana

Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa

Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana"

Şarkının sakin melodisine eşlik eden sözler radyodan arabanın içine yayılıyor, sessizliğin üzerinde hakimiyetini kuruyordu. Yollar, sabahın mahmurluğunu taşıdığını göstermek istercesine sessiz ve boştu. Şehrin çıkışına ilerleyen arabanın direksiyonunda oturan Alparslan başını çevirerek şarkıya eşlik eden Şifa'ya baktı.

Ayakkabılarını çıkarmış, ön koltuğa bir kedi misali yerleşmiş kıza bakarken dudaklarında gözlerine ulaşamayan bir tebessüm peyda oldu.

Söylenmemiş, gizlenmiş sözler yalan olur muydu? Yalan sadece doğruların tersini söylemek miydi? Alparslan, kendi içindeki mahkemeden mağlup bir şekilde ayrılıyordu her defasında. Yalan ya da değil... Hangi kelime bunun yerini tutarsa tutsun Alparslan kendi içinde rahatsızdı. Şifa'dan bir şeyleri gizlemek ruhunu huzursuzluğun kollarına teslim etmekle eş değerdi.

"Alparslan." Şifa'nın sesini işittiğinde kendini toparlamaya çalışarak konuştu.

"Efendim, canım?"

"Sen iyi misin? Biraz durgun gibisin."

"İyiyim, erkenden yola çıktık ya hâlâ açılamadım."

"Keşke biraz geç çıksaydık. Sen de uykunu almış olurdun."

"Erkenden yola çıkmamız daha iyi. Hem yol üzerinde güzel bir yer var, orada kahvaltı yaparız."

"İyi o zaman. Amcanı ve kız kardeşini çok merak ediyorum. Onlarla tanışacak olma düşüncesi beni heyecanlandırıyor."

"Amcam da kız kardeşim de oldukça sakin insanlardır. Kız kardeşim ilk başlarda seninle pek konuşmazsa yanlış anlama, biraz çekingen birisidir. Seni tanıdıkça çenesi açılır."

"Umarım beni severler."

"Severler, aksini düşünmen için bir neden yok."

"İnşallah."

Şifa, başka bir şey söylemeden önüne döndü ve yolu seyretmeye devam etti. Nedense içinde bir huzursuzluk vardı, Alparslan her zamankinden farklıydı. Tedirgin, huzursuz, gergin... Şifa ona bakarak adeta bütün olumsuzluk içeren kelimeleri sıralayabilirdi. Neden böyleydi? Dilinin ucuna gelen kelimeler dışarı çıkmak için Şifa ile amansız bir savaş içerisine girmişlerdi. Meraklı tarafı, sor diye bağırıp dururken bir tarafı da sessizliği tercih ediyordu. Eğer anlatacağı bir şey olsaydı Alparslan anlatırdı, diyerek sessizce duruyordu. Bu iki zıt tutum karşısında Şifa kendi içiyle savaşa girmişti. Ne yapacaktı?

"Şifa'm. Karnın acıktıysa senin için bir şeyler almıştım, onlardan biraz atıştır. İki-iki buçuk saate kahvaltı yapacağımız yere varırız." Şifa'nın bakışları arka koltuğun üzerindeki poşetlere çevrilince dudaklarında kocaman bir gülümseme yer etti.

Sen Benim RomanımsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin