Keyifli Okumalar...
Güneş batmış, akşam bütün karanlığını şehrin üzerine çekmişti. Kimileri işinden evine dönerken kimileri gece hayatının renkli, yorucu kollarına atılıyordu. Bazıları da şehrin sokaklarında kaybolmuş bir çocuk gibi dolaşıp duruyordu.
Barut, taksiden inip antika dükkanına girdiğinde çalışan çocuk girişte kendisini karşılamıştı.
"Hoş geldin, abi. Ne arıyorsun?"
"Patronunu. Nerede?"
"Odasında, ben çağırayım."
"Gerek yok, işine bak sen." Barut, dükkanın arka tarafında bulunan küçük odadan içeri girdiğinde ceviz ağacından bir masanın başında oturan adam kafasını kaldırmadan sinirle söylenmeye başladı.
"Kaç defa diyeceğim lan sana kapıyı çal diye!" Barut, bir şey söylemek yerine sessiz kalıp kapatınca adamın bakışları önündeki kağıtlardan ayrılıp bir süre üzerinde dolaştı.
"Senin buralara yolun düşer miydi Alparslan?"
"Barut." Adam oturduğu yerden kalkarken Barut'ta ismini düzeltti. "Barut'u kullanıyorum Ekrem amca."
"Hadi oradan, sen Alparslansın oğlum. Bu konuda her zaman annenin tarafındaydım." Barut, gülümseyerek uzun süredir görmediği saçlarına ak düşmüş bu adama sıkıca sarıldı. "Söyle bakalım şimdi. Seni buraya hangi rüzgar attı."
"Şu son zamanlarda Lalezar Mahallesinin oralara dadanan hırsızlar. Bilgin var mı?"
"Diyelim ki var, niye soruyorsun?"
"Ekrem amca varsa bir şey anlat, vaktim yok."
"Ümit Çelik'in yanında görmüşler seni." Barut, lafın değiştirilmesi karşısında sakin olup derin bir nefes aldı.
"Öyle."
"Öyle mi? Tehlikeli sularda yüzdüğünün farkında değilsin galiba sen. Bu adam sakin falan durur ama ne zaman, ne yapacağı hiç bilinmez."
"Ben neyin içinde olduğumun farkındayım ama mesele şuan bu değil."
"Mesele şuan bu oğlum! Sen ve kız kardeşin babandan ve annenden bana kalan emanetsiniz. Seni bu yaşta babanın yanına gömmek istemiyorum. Üç yıl önce peşindeki polisi ortadan kaldırttı, senin bir yanlışında gözünün yaşına bakmaz. "
"Ne polisi?"
"Duymadın mı?"
"Hayır."
"Kemal Akgün diye bir polis vardı. Uzun süredir Ümit'in peşindeydi, bir gece operasyon sırasında delik deşik ettiler."
"Araştıracağım bu konuyu."
"Aynı baban gibisin. Neyse, çete hakkında ne öğrenmek istiyorsun?"
"Nerede bulabilirim? Adreslerini biliyor musun?"
"Adres değil ancak kulağıma bu geceki işleriyle ilgili bir şeyler çalındı."
"Hangi mahalle?"
"Lalezarın iki sokak aşağısındaki mahalle. Yıldız." Barut işittiği şeyle bir süre sessiz kaldı. Bu mahalle, Şifa'nın evinin bulunduğu mahalleydi.
"Başka bir bilgin var mı?"
"Üç kişiler."
"Sağ ol."
"Dikkatli ol, öyle yamana atılacak adamlar değiller." Barut, bir şey söylemeden oturduğu yerden kalkarak kapıya doğru ilerlediğinde yaşlı adamın boğuk sesi odada yankılandı. "Alparslan, bir ara beraber yemek yiyelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Romanımsın
General FictionO, aslında kimdi? Bir adam, gizemlerle dolu... Geceleri, şehrin karanlık sokaklarında Barut ismiyle hayat buluyor. Ve şehrin yüzlerce mahallesinden birinde genç bir kadın, onlarca yazma girişimine rağmen asıl romanını yazmak için ilham kaynağını bek...