Merhaba, arkadaşlar. Farklı bir hikayeyle karşınızda olduğum için çok heyecanlıyım. Kurgusunu çok önceden yaptığım bir hikaye. Öyle ki ne zaman yazmaya başladığımı hatırlamıyorum bile. :) Umarım bu hikayemi de beğenirsiniz.
Ayrıca, Defne ve Buket arasındaki konuşmalar dışındaki konuşmalar Almanca konuşulmaktadır. Bu da kısa bir bilgi olsun. Hepinize iyi okumalar...
15.09.2017
**********
"Defne. Defne, kalksana! Defne, kalk!""Off, tamam kalktım ya" diye homurdanarak yerimden kalktım. Ahh! Sabahlardan nefret ediyorum. Daha doğrusu sabah uyanmaktan. Ben gün sonunda uyanıp, gece karanlığında yaşamak istiyorum ya.
"İşe gideceğiz ama" diye hafif bozuk Türkçesiyle konuşan arkadaşıma baktım.
"Ya ben senin o tatlış tatlış kon..."
"Tamam Defne, başlama gene" dedi gülmemeye çalışarak. "Hadi geç kalacağız."
"Of, tamam ya" dedim ve üzerimdeki pikeyi atıp ayağa kalktım. Buket odamdan çıkarken ben de odamdaki küçük ama kullanışlı banyoma girdim. Üzerimdeki pijamalarımı çıkarıp çamaşır sepetine attıktan sonra duş kabininin içine girdim. Önce ılık suyla yıkandıktan sonra suyu yavaş yavaş soğutup yıkanmaya devam ettim.
Merak ettiğiniz hayat hikayeme gelelim isterseniz. Adım Defne, Defne Korol. Babam Türkiyenin büyük iş adamlarından birisiymiş. Birisiymiş diyorum çünkü ben iki yaşındayken ölmüştü. Annem de babam ölünce beni bırakıp gitmiş. Onlar gidince Almanyada yaşayan babaannem ve dedem beni yanlarına almışlar. Türkiye de yaşayan bir tane teyzem varmış ama onun da eşi onlarla yaşamamı istememiş. Yani yaklaşık yirmi yıldır Almanyada yaşıyorum.
Dedem ve babaannemin anlattığına göre annem de babam da iyi insanlarmış. Sadece annem babamın ölümünden sonra çok zor günler geçirmiş ve ona babamı hatırlattığım için beni bırakıp gitmiş. Üç sene önce babaannemi ardından beş altı ay sonra da dedemi kaybedince tek başıma kalmıştım. İkisinin ölümü de beni çok derinden etkilemişti ama hayatıma devam etmeliydim. Dedeme söz vermiştim. Babam gibi başarılı biri olacaktım.
Dedeme verdiğim sözlerin hepsini tutamamıştım ne yazıkki. Üniversite okumayı çok istemiştim ama durumumuz her ne kadar iyi olsa da dedeme yük olmamak için çalışıyordum. Bu yüzden üniversite hayatını ertelemiştim. Belki de o defteri tamamen kapatmıştım.
Bukete gelince; Almanya'daki tek arkadaşım diyebilirim onun için. Babası Alman olduğu için burda doğup büyümüştü. Türkçesinin bana göre daha bozuk olmasının sebebi de buydu. Kullanamadığı ya da anlamını bilmediği kelime pek yoktu. Sadece bazılarına dili dönmüyordu. Benimle tanıştıktan sonra yavaş yavaş öğrenmişti.
Ben bazı yazları tatile Türkiyeye teyzemin yanına gidip geliyordum, ordaki kuzenlerimle ve evde babaannemlerle hep Türkçe konuşuyorduk. O sebepten Türkçem güzeldi. Okul zamanında da Alman okuluna gittiğim için Almancam iyiydi.
Buketle de okulda tanışmıştık zaten. Yani neredeyse çocukluk arkadaşıydık. O on sekiz yaşına geldiği zaman ailesinden ayrı bir evde yaşamak istemişti ve bir yıl kadar sonra da ben yanına taşınmıştım. Buketin babası evi satın aldığı için kira ödemiyordum ama elimden geldiğince tüm ev ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordum. Tabi Buket buna her ne kadar engel olmaya çalışsada evden ayrılmakla tehdit edince direnmekten vazgeçiyordu.
Onun ailesinin durumu da gayet iyiydi ama Buket kendi ayaklarının üstünde durmaya çalışıyordu. Tabi babasının müsade ettiği kadarıyla. Özel ihtiyaçları dışındaki her şeyini babası karşılıyordu. Annesi de bizim çok yoğun olduğumuz zamanlarda ya kendisi geliyordu ya da bir temizlikçi tutup evimizi temizletiyordu. İkisi de çok iyi insanlardı ve beni kızlarından ayırt etmiyorlardı.