02.02.2018
**********
Yüzüme vuran güneş ışıklarıyla gözlerimi açtığımda yine Çağrının göğsünde yatıyordum. Bu seferki fark ikimiz de çıplaktık. Dün gece yaşadıklarımız aklıma gelince gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Sevdiğim adamı, ait olduğum adamı bırakmak zorundaydım. Beni sevmeyen sevdiğim adamı, bırakmak zorundaydım.Dün gece için hiçbir pişmalık yaşamıyordum ama sabahının böyle olmasını istemezdim. Öyle bir gecenin ardından böyle bir sabaha uyanmak istemezdim. Gözlerimi açtığımda yaşlardan dolayı etrafı buğulu görüyordum. Çağrı uyanmadan evden çıkmalıydım.
Başımı kaldırıp ona baktığımda hala daha uyuduğunu gördüm. Yanağına ufak bir öpücük kondurduktan sonra geri çekilip yanağını okşadım. Uyanmasını istemiyordum ama son bir kez doyasıya yüzüne bakmak istiyordum.
"Seni seviyorum" diye fısıldadım kulağına. Belimdeki elini yavaşça kaldırıp yatağa bıraktıktan sonra sessizce yataktan kalktım. Yerdeki elbisemi üzerime geçirdikten sonra sessizce etraftaki eşyalarımı topladım ve odadan çıktım.
Kendi kaldığım odaya girdiğimde yanaklarımdan süzülen yaşlara daha fazla engel olamamıştım. Onsuzluğu düşünmek bile daha fazla gözyaşımın akmasına sebep oluyordu.
Banyoya girip elimdeki eşyaları üzerimdeki elbiseyle birlikte temiz bir yere bıraktım ve ayağımdaki sargıyı dikkatlice çözüp kenara koyduktan sonra kendimi duş kabininin içine attım. Ayağım düne göre biraz daha iyiydi ama sızlıyordu. Dün gece hissetmediğim bacağımın acısı şimdi çıkıyordu sanırım.
Ilık suyu ayarlayıp başımdan aşağı dökülmesine izin verdim. Suyla aynı yönde akan gözyaşlarım artık canımı daha fazla acıtıyordu. Gitmek istemiyordum. O da beni sevsin istiyordum. Sonsuza kadar birlikte olalım istiyordum. Ama gitmek... İstediklerim arasında en son sırada bile değildi.
Suyu daha soğuğa ayarlayıp bacağıma tuttuğumda canım yanmıştı. Kızgın ateşe su dökünce çıkan 'cos' sesi çıkmamıştı sadece. Bir süre daha soğuk suyu tuttuktan sonra havluyu bedenime sarıp duş kabininden çıktım. İyice kurulandıktan sonra çekmeceleri karıştırıp bir yanık kremi buldum. Dikkatlice bacağıma sürdükten sonra aynı şekilde sargı beziyle sardım.
Eşyalarımı giydikten sonra saçlarımın ıslak olmasını umursamadan gelişi güzel bir topuz yaptım. Dünkü kıyafetleri giymek zorundaydım çünkü bavuldan kıyafet çıkarmak vakit harcamama neden olurdu. O uyanmadan gitmek istiyordum. Çünkü onu görürsem gidemezdim. Her şey daha zor olurdu.
Odaya son bir kez bakıp çıktım. Sessizce merdivenleri inip kapının önüne geldiğimde portmantodaki çantamın içinden telefonumu çıkarıp bir taksi çağırdım. Bavullarım zaten dünden beri burda bekliyorlardı. Portmantoda kalan son spor ayakkabımı ayağıma geçirip kapıyı açtım ve bavulları dışarı çıkardım.
"Ben alayım, Defne hanım" dedi koruma bavuluma uzanıp. Ona bakıp gülümsedikten sonra almasına izin verdim.
"Teşekkür ederim" diye mırıldandım ama cevap vermeden kapının önünde duran taksiye yerleştirdi. Arkama dönüp son kez eve baktım ve yanağımdan süzülen bir damlaya daha engel olamadım. "Hoşça kal."
"Hoşça kalın, Defne hanım" dedi koruma kapımı açarken. Taksiye bindim ve tekrar arkama bakmadan gideceğim yeri taksiciye söyledim.
*******
Taksiciye ücretini ödedikten sonra inip bavullarımı aldım. Kapıdaki görevliler beni tanıdıkları için birisi yanıma gelirken diğeri içeri girmişti. Chris'e haber vermeye gitmişti sanırım. Bir süre sonra görevli yanında Chrisle dönünce düşüncelerim doğrulandı.