Merhaba! Bu aralar çok yoğunum. O yüzden bölümler aksıyor, kusura bakmayın. Ben de hazır boşken bir bölüm daha yazayım dedim. Bu hafta da böyle olsun. İyi okumalar.
18.11.2017
**********
"Ağlama artık, Defne" dedi sanki acı çekiyormuş gibi. "Seni çok mutlu edeceğim.""Sevmediğim bir adamın yanında ne kadar mutlu olabilirim?" dedim sinirle. Arabaya bindiğimden beri ağlıyordum. Sevdiklerim için resmen kendimi ateşe atıyordum. Ama bunu bile bile ben hayatıma devam edemezdim. O insanlara bir şey olmasına göz yumamazdım.
"Seveceksin, sana kendimi sevdireceğim" dedi kendine güvenen bir sesle. Bok seveceğim. Rüyanda bile göremezsin. "Ben kötü bir adam değilim, Defne. Sen de biliyorsun."
"Bana tecavüz etmeye kalkışan adam mı söylüyor bunu?" dedim alayla. Yanağımdaki yaşları siliyordum ama yerini yenileri alıyordu hiç beklemeden. Şimdiden özlemiştim arkadaşlarımı, Çağrıyı.
"O gün bir hataydı. Unutturacağım sana o günü. Sana istemediğin hiçbir şey yapmayacağım" dedi. Umursamadan dışarıyı izleyip ağlamaya devam ettim. Onun benim için bir şeyler yapması ya da yapmaması umurumda değildi. Ben ailem olarak benimsediğim insanların yanında olmak istiyordum.
Alarick, arabayı kendi evi olduğunu tahmin ettiğim bir yerde durdurunca hızla arabadan indim. O da arabayı kilitledikten sonra yanıma gelip kapıyı açtı. Benim geçmem için kenara çekilince tereddütle içeri girdim.
Hiç tanımadığım, görmediğim bir adamın evine girerken tereddüt etmiyordum ama bunca zamanlık patronumun evine girerken ediyordum. Çünkü Çağrı bana güven veriyordu. Ona gerçekten güveniyordum. Beni koruyacağına emindim. Tabi bundan sonra yanımda olmayacaktı.
"İstediğini yapabilirsin. Odan üst katta. Yorgunsan duş alabilirsin" dedi heyecanla. Sanki istediğini elde etmiş bir çocuk gibiydi. İstediğinin yanında olduğu doğruydu ama elde ettiğini sanmıyordum. Hiçbir zaman onu kabullenmeyecektim.
Ona bir şey demeden merdivenlere yöneldim ve yukarı çıktım. Arkamdan geldiğini duyabiliyordum. Hangi odada kalacağımı bilmediğim için onun öne geçmesini bekledim. Bir odanın kapısını açınca içeri girdim. Büyüktü. Çağrının evindeki odamdan bile büyük bir odaydı ama bana göre değildi. Bu evdeki hiçbir şey bana göre değildi. Bana göre olanlar bile. Çünkü burda kalmak istemiyordum. Bu evi benimsemek istemiyordum.
"Ağlama, lütfen" dedi elini yanağıma koyup. Sinirle elini itip geri çekildim.
"Bana sakın dokunma!"
"Tamam" diye mırıldandı benden uzaklaşıp. "Dolapta eşyalar var. İstersen duş alıp yatabilirsin. Ben aşağıda olacağım, bir şeye ihtiyacın olursa seslenirsin."
"Var" dedim ağlamaktan pürüzlü çıkan sesimle. Sanki gerçekten ondan bir şey isteyeceğimi düşünmüş olacak ki gözleri parladı. "Gitmek istiyorum. Evime gitmek istiyorum."
"Bundan sonra evin burası, o piçin evi değil."
"Ona piç deme" dedim sinirle bağırıp. "Onun ve arkadaşlarım hakkında düzgün konuş."
"O ve arkadaşların" dedi sinirle gülerek. "Biliyordum. Ondan hoşlandığını biliyordum."
"Seni ilgilendirmez."
"Uyu, Defne" dedi sinirle ve kapıyı çarparak odadan çıktı. Ben de daha fazla ayakta beklemeyip yatağa oturdum. Onun hiçbir şeyini istemiyordum. Ona ait olan hiçbir şeyi istemiyordum.