07.10.2017
**********
Büyük ve gösterişli bir gece kulübünün önünde arabayı durdurunca şaşırmıştım. Gerçekten burası onun muydu yani? Bu adam bu kadar zenginken sadece eniştesi istediği için bana göz kulak oluyordu, öyle mi? Saçmalık. Onunla yaşamak zorunda değildim ki. Küçük bir ev tutup kendi adamlarını da koruma olarak kapıya koyabilirdi. En azından benim de konuşmamak için bir sebebim olurdu.Arabanın kapısının sesini duyunca daha fazla düşünmeden ben de arabadan indim. Anahtarı kapıdaki adamlardan birine verirken ben de ona yetişmeye çalışıyordum. Bu kadar hızlı yürümek zorunda mıydı acaba?
"Nasıl gidiyor?" diye sordu kapıda bekleyen korumaya. Adam resmen Almanya'da yeni bir Türk Cumhuriyeti kurmuş, herkes Türk. İçeri Almanları almıyorlarsa şaşırmazdım yani.
"Bir problem yok abi, şimdilik sakinler" dedi adam ciddiyetle.
"Tamam, bir içeri bakayım."
"Küçük hanım seninle mi abi?" diye sordu bana bakıp. Çağrı da sanki unutmuş gibi arkasına dönüp bana kısa bir bakış attı.
"Benimle" dedi ve elini belime yerleştirip yanında yürümemi sağladı. Karanlık duvarlar arasında içeri yürürken sesini duyurabilmek için kulağıma yaklaştı. "Yanımdan yürü."
"Tamam" diye mırıldandım ama duyabildiğini sanmıyordum. Ben bile kendimi zor duymuştum. Bu kadar gürültüye ne gerek vardı Allah aşkına? Ne olurdu evde sakin sakin otursam?
Elini belimden çekip içeriye girdi. Ona yetişebilmem için adımlarını biraz yavaşlatmıştı. Tabi benim gene de hızlı yürümem gerekiyordu. Gözlerimi etrafta gezdirip kulübün büyüklüğüne git gide daha fazla şaşırıyordum. Gerçekten çok güzel bir yerdi.
Bir şeye çarpınca ister istemez durdum. Karşımdaki bedeni görünce istemsizce geriledim. Tanımadığım adam alayla sırıtırken bakışlarımı kaçırıp Çağrıya baktım. Birkaç adım ötemde bana bakıyordu. Hızlı adımlarla yanına ulaşınca elini tekrardan belime yerleştirip localardan birine oturduk.
"Benimleyken daha hızlı yürümelisin" dedi yanıma otururken. "Ve sakarsan, tavana bakarak değil önüne bakarak yürü."
"Etrafı izlemeye dalmışım" dedim hem sesimi duyurmak hem de sinirimi anlayabilmesi için yüksek sesle konuşarak. Her yaptığım şeye burnunu sokmak zorunda mıydı? Bir şey demeden önüne dönüp birisini eliyle yanına çağırdı. Çocuk hiç vakit kaybetmeden hızla yanımıza geldi.
"Bir problem var mı?"
"Sadece her zamanki ufak tartışmalar, abi" dedi genç çocuk. Gerçekten çok gençti ve yakışıklı. Acaba Türkiyede de bu kadar yakışıklı gençler var mıydı? Yoksa hepsi buraya mı özeldi?
"Ne içersin?" diye sordu bana bakıp. Ay lütfettiniz sormakla.
"Bira olabilir."
"Bir bira, bana da her zamankinden" dedi ve çocuğu gönderdi. Havalara bak, her zamankindenmiş. Kendi kendime gözlerimi devirip etrafa bakmaya başladım. Bu insanların işleri güçleri yok mu da geç saatlere kadar kulüplerde eğleniyorlar, anlamıyorum. Hiç mi zorlanmıyorlar sabah erkenden kalkmakta? Ben üç geceyi dışarda geçirsem dördüncü gün pert olurdum herhalde.
Bir süre sonra siparişleri alan çocuk yerine Arda içeceklerimizi getirmişti. Ne işi vardı bunun burda? Sırıtarak bana bakıp bardağımı önüme koydu. Çağrının boğazını temizlemesiyle sırıtışını silip ona da içkisini vermişti. Yok artık! Adını bilmiyordum ama renginden tanıdığım kadarıyla en sert içkilerden biriydi. Birkaç kere bir arkadaşımın yerine bir barda çalışmıştım, ordan hatırlıyordum.