16.02.2018
**********
"Gökhan.""Ne?"
"Öküz müsün sen, kuzen? Ne demek ne?" dedim homurdanarak. Bizi uyardıktan sonra Çağrı sinirlerine hakim olamayıp evden çıkmıştı. Arda da hemen ardından çıkmıştı. Biz de Buket ile Gökhanın asık suratını çekiyorduk ve nereye gittikleri hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu.
"Sana çok sinirliyim, Defne" dedi hala daha televizyona bakarken. "Nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Hala aklım almıyor."
"Sevdim" dedim bana bakmasa da yüzüne bakıp. "Çok seviyorum, Gökhan. Ve pişman da değilim. O tek kelimelik şeyin benim için anlamı sevdiğim adamdı, evleneceğim adam değil. Biliyorum, benden beklemiyordun. İnan, ben de beklemiyordum. Ama insan sevince her şeyi yapabiliyormuş."
"Sence ben onun derdinde miyim, salak?" dedi birden bakışlarını bana çevirip. "Ya pişman olsaydın? Sarhoş gibiydim diyorsun, ya sabahına hiçbir şeyi hatırlamasaydın? Sevdiğin adamla yaşadığın şeyden pişmanlık duysaydın ne olacaktı? Nasıl düşünmeden hareket edebilirsin? Ben buna kızıyorum. En kötüsü de sevdiklerinle yaşadığın şeyden pişman olmak. Bunu yaşadım. Sen benim her şeyimsin. Su perimsin. Safsın. Senin de yaşamana katlanamazdım."
"Gökhan" diye mırıldandım gözlerim dolarken. Ona biraz daha yaklaşıp kollarımı beline doladım. "Özür dilerim, hatırlatmak istememiştim. Ben pişman olmayacağımı biliyordum. Gerçekten. Pişman olmadım, değilim, olmayacağım da."
"Aynı acıyı senin yaşamana izin veremezdim" diye mırıldandı çatallı çıkan sesiyle.
"Aynı değil, senin yaşadığının yanında hiçbir şey" dedim ona bakıp. "Gerçekten değil."
"Sevindim" dedi burukça gülümseyip. O gülümsemenin altında neler yattığını bir tek ben biliyordum. Etrafa saçtığı kahkahalarının altındaki gerçeği bir tek ben görebiliyordum. Onun yaşadıklarının yanında benim yaşadıklarım neydi ki?
"İyi misin?"
"Çağrı gelse de biraz uyuz etsek" dedi kendini toparlayıp gülerken. "Sen de oyunuma ayak uydur he."
"Tamamdır" dedim ben de burukça gülümseyip.
"Kendine gel" dedi saçlarımı karıştırırken. "İyiyim ben."
"Sen hep iyi ol" dedim gülümseyerek.
"Ulan, bara da gidemedik iyi mi?"
"Gökhan!"
"Su perim?" dedi alayla gülüp.
"Uyuzsun" dedim dayanamayıp tipine gülerken. "Gıcıksın gıcık."
"Sen de öyle" dedi öpücük atıp. "Hadi bir şey yapalım. Gezdir beni, daraldım."
"Chris'in mekanına götürebilirim seni ya da Çağrının."
"Kendine pay çıkarma, küçük hanım."
"İyi be ne halin varsa gör" dedim omuz silkip. "Amacım seni gezdirmekti."
"Chris midir nedir, anladığım kadarıyla seni ona götürürsem enişte bey beni kesin öldürür. Ölmek için çok gencim, güzelim."
"Tamam, sana limonata ısmarlayabilirim."
"Can evimden vurdun beni" dedi gülerek. "Eniştenin mekanına giderdik de öldürmesin bu bizi."
"Amacımız uyuz etmek değil mi?" dedim alayla tek kaşımı kaldırıp.
"Siz gerçekten kaşınıyorsunuz" dedi Buket onaylamaz bakışlarla bize bakıp. "Bu genç yaşta ölmek falan mı istiyorsunuz?"
"Bir şey olmaz" dedi Gökhan. "Hadi hazırlanın."