Kübranın yazdığı notu okuduktan sonra kırgınlığını paylaşmış gibiydik. Onunla birlikte kırılmış gibiydik.
Bizi içindeki ateşten uzak tutmak için gülümseyerek ;" Hey millet Ecrinin bu haline ne demeli peki. Yakında bizi unutur söylemedi demeyin bak. "
Daha tanımadan beni kendine gıcık eden Ecrini mutlu görmek hoşuma gitmişti. Ecrinin mutlu olması Gamzeyi mutlu kılıyordu azda olsa.
İlklerin özel olmasından kaynaklanıyordu sanırım yüzündeki utangaçlık. Tebessüm ederek cevap verdi Kübraya ." Sizden sonra sevmiş olduğum biri unutturamaz dostlarımı bana. Size hep bir adım daha yakınım unutmayın sakın bunu.
Hem zaten daha birşey olduğu yokki. Benimde korkularım var. Daha önce yaşamadığım bir durum bu.
Şimdi size daha çok ihtiyacım var dostlarım. "Ecrinin verdiği cevaptan sonra Kübra gülerek ;
" Helal olsun be sanada bu yakışırdı dostum. " diyerek noktayı koydu.
Okul ve derslerden sohbet açılınca dalıp gitmiştik uzaklara. Saate baktığımızda telaşa kapıldık. Yurda biran önce giriş yapmalıydık. Vedalaşmanın en zor kısmına gelmiştim.
Sıra Gamzeyle vedalaşmaya geldiğinde sessizliğe bırakırdım yüreğimi. Dudaklarım susar gözlerim başlardı konuşmaya. Yüreğim dört elle sarılırdı dualara.
Her ayrılışımda ilk vedamı yaşıyor gibiydim. Tutunamıyordum sevdama , alıp bağrıma basamıyordum. Her seferinde yenik düşüyordum ayrılığa. Gözlerimi gözlerinde bırakır giderdim. Yüreğimi sorsa bana peşini bırakmayan gölgen derdim.Yurda dönmüştük herkesde bir neşe bir mutluluk vardı. Bayramda iki şekere bütün acılarını unutan çocuklar gibiydiler. Öğrenci milletini anlamakta çok zor değildi aslında. Sevinçlerinin ve acılarının sebebi çok belli ederdi kendisini.
Masaya serilen abur cuburdan bile belliydi. Son sigarasını yakmadan koklayan adamın bu akşam son sigarasını arkadaşına sunmasından bile belliydi. Bütün bu mutluluğun sebebi yeni doğacak günle birlikte devlet bursunun yatacak olmasıydı. Çocukluklarında saklı kalmış olan bayram sevincini, öğrencilik yıllarında yaşatacak kadar değer ve kaliteye sahipti almaya hak kazandıkları bu burs.Atılan kahkahalar ve yapılan espirilere rağmen yüreğimdeki hüznü yüzümden eksik edememiştim. Oda arkadaşım ve aynı zamanda sınıf arkadaşım olan Can'ın dikkatini çekmişti.
Can herkesin sahip olmak istediği pozitif bir enerjiye sahipti her zaman. Yaşadığı ve yaşattığı şeyler umrunda olmadan attığı kahkahalar içinde kendini kaybeden bir karaktere sahipti.Yusufla iyi anlaştığından dolayı yakınlaşmış arkadaş olmuştuk. Şairin deyimi gibi üç yaralı Gelincik çiçeği gibiydik. Yorgun , uykusuz ve umutsuz.
Yusufun yüreğini her geminin uğradığı bir liman olarak kullanması , aniden başka aşklara yelken açmasından dolayı. Üç çiçeğin umutsuz olan kısmından görüyordum. Umut ettiğine hiç şahitlik etmediğim den dolayı belki de.
Canın ondan eksik kalır yanı yoktu. İyi olmasının önüne sahip olduğu umursamazlık geçiyordu. Yaşanılan herşeyi gülüşlerinde boğan çocuktu Can.
Umuttan beklentisi olmayan ve bunu gülerek dile getiren çocuk.
Yaşadığınız anın tadını çıkarın boşverin gerisini. Geçmiş geçmişte kalsın geleceğin canını okuyun der gibi yaşıyordu. Bundan dolayı onu Yusuftan ayırmadım ve umutsuzluğu ikiye böldüm. Bir parçasını Cana uzattım...Yorgunluk ve uykusuzluk omuzlarıma paylaştırdığım duyguların en ağır olanlarıydı. Ayrılığın verdiği yorgunluğu yaşıyorken Can geldi yanıma..
" Birader katılsana bize bu sıkkınlık niye. Sabah burs yatıyor. Bak Yusufa nasılda neşeli. Dışardan görsen bu halini herhalde adamın çocuğu olmuş dersin. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahiretliğim
RomanceSizce ? Aşk mı daha değerli yoksa dostluk mu ? Siz hangisini ebediyen yaşamak isterdiniz... Buğra, bu konuda şanslı doğmuş nadir insanlardandı. Aşkında dostluğunda en güzelinden yaşanması nasip kılınmış bir yüreğe sahipti... Gamze, duyguların en güz...