Bilmukabele

40 17 2
                                    

Algın gülümseyerek cevap vermiş. Koşarak uzaklaşmıştı ordan. Sanırım tadını çıkaramadığı çocukluğuna gitmiş Muhammedide peşinden sürüklemek istemişti..

" Kime ait olduğunu benden iyi bilmen gerekiyordu.. "

" Hey dursana Algın..

Görüyorsun işte serçe kardeş. Kadınları mutlu etmeye gelmiyor. Siz misali işte böyle uçup gidiyorlar.. "

Kimisine çok gelir göçüp giderler. Kimileri ise sadece mutluluklarının çevresinde uçup dönerler..

Muhammet aile içine karıştığında herkesin ona bakıp gülümsemesinden dolayı utanmıştı. Algınla aralarındaki aşkı yüzlerindeki tebessüm ele vermişti..

Algın konuyu dağıtmak için konuşurken Buğranın umut dolu bakışlarına yakalanmıştı..

" Keşke bir parça çikolata olsaydı ya. Yada çikolatalı pasta. Çayla birlikte süper giderdi.. "

Gamzenin çikolataya olan bağlılığı Buğranın aklına gelince umut dolu bakışlarla bakmıştı Algına. Gamzesinin Lavinyasıydı bu Algın. Bundan biraz daha emin olmuştu. Lavinyası Gamzeyi bulabilirmiydi, yeniden kazandırabilirmiydi ona..

" Kızım kalbin temiz olmalı senin. Dolapta çikolatalı pasta var. Servis yapta çocuklarımın ağzı tatlansın.. "

" Başka birşey dilesem olacakmış. Haha.."

" Buğra abin pek tüketmez ama nedendir bilmiyorum hiçte eksik etmez.. "

" Anladım annecim.. "

Algın servis yaptığı sırada Buğrayla göz göze gelmiş, Lavinya kimliğiyle konuşmaya başlamıştı gözleriyle..

" Biliyorum , hissetmiştim o adam olduğunu. Ve bir parça çikolata hislerimin gerçek olduğunu kanıtladı bana..

Yanında yok ama bütün hayatında var. Gamzenin varlığını hissettiriyorsun abi.. "

Lavinyanın konuşan bakışlarına bakışlarıyla cevap veriyordu..

" Hissetmiştim gölgeni gördüğüm anda hissetmiştim ondan bir parça olduğunu..

Evet bütün bu çikolatalar onu bana anlatmak için hatırlatmak için burdalar.."

Buğra umutlarının ışığı olarak görüyordu Algını. Umutlarının sesi diye umuyordu. Fakat Algın korkuyordu içindeki karanlığı anlatamaz diye. Onun gibi Gamzeden mahrum olduğunu dile getirmeye korkuyordu..

Birilerinin umudu olmak nede zormuş öyle. Özgürlüğü kafese tutsak edilmiş gibi zemzehir hislerle doluyor insanın içi..

Muhammeddin dikkatini çekmişti. Bakışların ardından Algının yüzünde beliren gözyaşları. Sanırım artık anlamıştı okuduğu satırların Buğraya ait olduğunu. Ve herşey gibi hüznüde paylaşmıştı kardeşiyle. Gözleri yeniden ıslanmış, yüreği burkulmuştu..

Sofradaki herkesin bir parçası eksikti. Canından birşeyler kaybetmiş bir topluluk vardı. Kendi yaralarını unutmuş, sevdiklerinin yaralarını sarmaya kalkan bir grup ölü vardı. Evet sanırım en doğru telavuz buydu. Yaşayan ölüler birbirine medet olmaya çalışıyordu..

Zamanın pekte bir önemi yoktu bu ölüler için. Gündüzde gecede birdi onlar için. Onlar sadece zamanın enkazında kalmış anılarından umut dileniyordu. Tutsak oldukları bu karamsarlıktan belki kurtarırlar diye. Kimbilir belki yeniden hayata geliriz diye umuyorlardı. Belliki yaşamanın tadını alamamışlardı. Doyasıya tadına bakmak tadını almak istiyorlardı yaşam denilen bu illetin..

Ahiretliğim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin