İçim Çığlık Çığlık

32 13 0
                                    

Güneşin batmasını fırsat bilen yıldızlar yeniden sarmıştı Buğranın etrafını. Ay doğmuş cennetten bir parça haline gelmişti gökyüzü. Gözlerini bu cennette kaybetmiş ve ruhunuda salmıştı yanlarına. Hayal değil gerçek gibiydi. Yıldızlar kaymaktan vazgeçmiş, benliğinden kopan gözyaşlarının derdine düşmüştü..

Yoksa uğrayan Gamzemiydi yine. Ama yıldızlar değiştirmişti adını. Sarya diye söyleniyorlardı aralarında. Fakat Buğranın dudağından dökülen sözler bambaşkaydı. Gözlerinin ve ruhunun olduğu yere doğru sayıklıyordu Gelincik diye. Bazen gülüşünün yankısı düşüyordu gözyaşlarının içine. Bazense gülmeyi unutmuş gibi sadece ağlıyordu haline..

Geceyi bu kadar seviyorken uykuya merhaba demesi şaşırtmıştı. Geceye bir kaç söz bırakıp kapatmıştı gözlerini. Kimbilir belkide istemsizceydi. Belkide yeniden terk edilmişti..

" Yokluğunun kıyısına çöktü düşlerim.
Damla damla çarparken kırgınlık yüreğime, bir umut daha yok oldu gecemde..

Kırıldım, yoruldum..
Neler koptu içimde..
Sustum..
Baktım dünüme..
Ne kırgınlıklar sarmış ruhumu..
İçim çığlık çığlık, bastırılmış keder yüreğime.. "

Sanırım uykuya değil, cennetten bir bahçeye dönüşmüş gökyüzünün yuttuğu umutlarıyla birlikte kendinide bırakmıştı derin sularına. Boğulmak, kaybolmak istercesine..

Huzurun geceye bulaştığı bir andı. Önce misafirliğe gelirdi geceye ve sonra ev sahipliği yapar, geceyi uğurlardı. Evet huzurun saatiydi yine. Sabah namazının sesiydi yüreklerde çalar saat misali öten..

Annesi sabah namazına kalkmış, odasını ziyaret ederken çağırmıştı. Büyük şaşkınlığına sevincide karışmıştı. Sabah namazından sonra uykuyla dost olan Buğra uyuyordu. Annesinin seslenmesiyle kalkmış odasından çıkmadan büyük bir şaşkınlıkta kendisi yaşamıştı. Geceye bıraktığı sözlerine cevap yazılmıştı..

" Hüzün hiç olmasın benliğinde sevgilim.
Gülüşlerinin yüzü asık durmasın öyle,
Dudaklarında tütmesin kırgınlığı anlatan şarkılar. Uzat yüreğini yüreğime sevgilim.
Hüzün kokulu ne varsa at içime. Benliğindeki tüm kırgınlıkları dök avuçlarımın içine. Korkma sakın artık keder uğrar diye yüreğine. Ömrümden verdim bir daha seni bilmesin diye.
Dönsene dününe sevgilim. Dönsene mutluluktan dans ettiğin gecelere.
Huzuru, mutluluğa harmanlar şekilde.
Korkma sakın artık gecelerden. Gözlerimi bıraktım umutlar misali geceni aydınlatsınlar diye.."

Kimbilir belkide kendisi yazmıştı gecesine gelen sevgiliye. Hüzünlümü gördü yoksa sevdiğini cennet bahçesinde. Ondan olabilirmi acaba uykuya merhaba demesi. Fakat hatırlamıyordu işte. Büyük bir şaşkınlık içindeydi. Annesi tekrardan çağırmak için odasına geldiğinde. Mutluluktan uçacak hale gelmişti. Buğra uzun zaman sonra konuşmaya başlamıştı. Elindeki satırlara aynı sözleri tekrarlayıp duruyordu..

" Hayır ben yazmadım sizi..
Hayır ben yazmadım..
Hayır ben yazmadım.."

Annesinin sevinçle kendisine sarılıp kokusunu içine çekmesiyle birlikte kendine gelmiş. Şaşkınlık içinde öylece bakıyordu. Aklını yitirmiş gibi duruyordu..

Yıldızların düşen gözyaşlarına dert yanması. Ayın gökyüzünü cennetten bir parça haline getirmesi. Uykunun erkenden gözlerini hapsetmesi tevafukmuydu yoksa sevdiğinin gerçekten ona bir seslenişimiydi. Aklını yitirmiş gibiydi bu sorular..

Buğranın yeniden konuştuğunu duyan dostları, sevinçten kanat çırpan kelebekler gibilerdi..

Sarılmak, sevinçlerini paylaşmak için karıncalar gibi sıraya girmişlerdi. Sevinçleri kadar şaşkınlığı vardı Buğranın. İçine bir kurt düşmüş gibiydi. Aklını kemiren sorulara cevap bulmadığı sürece rahat edemeyecek, konuştuğuna sevinmeyecekti bile..

Ahiretliğim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin