Tekrar burada olmak çok hoş... Final çok yakın! Hala takipte olan (ya da aramıza yeni katılanlar) varsa teşekkür ediyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum... İyi okumalar!
Kapının kenarına çökmüş, dünyayla ilişkisini kesmişti. Birkaç saat içerisinde nasıl bir kamyon dolusu dayak demiş gibi olduğunu bilmiyordu.
Ameliyathanenin otomatik kapılarının hemen bitişiğindeydi. İçeriden ne tür bi' haber gelirse gelsin, haberden sonrasında kendisini o sedyeye almaları gerektiğine inanıyordu.
Telefonunun yüzüncü çalışında artık açıp bir şeyler gevelemesi gerektiğine karar verip açmıştı. Oliver'ın çılgın ve üretken küfürleri arasında tümü buzdan oluşan birkaç kelime kümesiyle durumu anlatmış ve telefonu kapatmıştı.
Belinda ve Gwen birbirlerine yaslanarak kenardaki hastane kokan sandalyelerdeydiler. Oliver Colin'den çekinerek, yaklaşabileceği en yakın yerde, duvara yaslanıp dikilmeyi seçmişti. Ken içindeki karmaşayı adımlarına yansıtarak volta atıp duruyordu.
Colin'in başını döndürüyordu ama durmasını isteyecek gücü yoktu.
Kızmış...
Kızı ve ruh eşini bir günde bulup, aynı gün içinde birini kaybedecekti.
Başını duvara yaslayıp tavanı incelemeye başladı.
İstediği tek şeyin Rebecca Blackwell olduğunu zalim duyguları eşliğinde kabullenmesi gerektiğini fark etti.
Şarkılarını beğendik, demişti... Ağzının kenarının kıvrılabileceğini bilmediği bu anda kıvrıldığı fark etti.
Zaten çok uzun süre de öyle kalmadı.
Birkaç saniye.
Kapı açıldığı an dünyanın döndüğünü hissettirici bir ışık hızıyla ayağa kalktı. "Doktor?"
Ümitsizce başını salladı doktor. Colin bir an ikisini de kaybedip kaybedemeyeceğini tarttı bilinçsizce. Beş aylık kızının varlığını birkaç saat önce öğrenmiş olsa da bu onu kalkamayacağı bir hale sokardı. "Henüz bir gelişme yok. Hayati tehlikeyi atlatması halinde derhal yoğun bakıma alınacak."
İçinde ne var ne yok dışarı verdi. Nefes kırıntılarını, ruhunun bütününü...
Oliver kolundan tutup onu desteklemeyi akıl edebildi neyse ki. "Sakin ol, sakin ol."
"Onu asla affetmeyeceğim."
"Bunun doğru olmadığını biliyorsun, Colin."
Şimdi ikisi de duvarın kenarına çöküp oturmuştu. Oliver Colin'in koluna girip hayatla bağını koparmaması için kolunu sertçe sıkıyordu. Duygularından önce fiziksel acı daha iyi gelirdi belki.
Sabahlara kadar takıldıkları geceler, parlayarak gözlerinin önünden geçiyordu bu vakitte. Belki de Rebecca can çekişirken, o da onunla film şeritlerini görüyordu?
Film, giderek koyulaşan efektleriyle birlikte, o sabahta bitti. Rebecca'nın veda notunu iliştirdiği kahvaltı sofrasında.
Edmund kocaman adımlarıyla sahneye girdiğinde Colin gözlerini kapatıp tüm hücrelerinde Rebecca'yı hissetmeye çalışıyordu. "Hey!" dikkat çekmeye çalışıp derbeder bedenlerin bekleştiği koridor köşesine ulaştı. Hayley atabildiği en büyük adımları da atsa Edmund Blackwell'in birkaç dakika arkasında kalmıştı. "Sorun ne?"
Colin gözlerini aralayıp Ed'e baktı. O da en az kendisi kadar çıldırmıştı, görebiliyordu. Oliver'dan destek alıp ayağa kalktı ve gidip ona sıkıca sarıldı. Bu ortamda onu anlamaya en yakın kişi oydu. Fısıltıyla, "Amca oluyorsun." dedi. Başını geri çekip, "Ama kuzenini kaybedeceksin." diye ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...