‘‘Eğer bir daha herhangi bir eşyama dokunursan…’’ Parmaklarını yeni yıkandığı belli olan saçların arasına geçirmiş tüm gücüyle çekiyordu.
Etrafında her zamanki gibi merakla toplanan topluluktan birkaç kişi kızı elinden kurtarmaya çalışmıştı fakat tüm gücünü parmaklarına vererek bırakmamıştı kurbanını.
‘‘Hey, hey! Bırak onu, Rebecca!’’ diye bağırdı rehberlik danışmanı. Elbette bu etki etmemişti. Onu, elinden bu kadar kolay kurtaramayacaktı. Hele o deftere bir daha dokunacak olursa onu gözünü kırpmadan beyninin ortasından vurabilirdi.
‘‘Bu sizi ilgilendirmez! Eşyalarımı karıştırıp duruyor!’’diye bağırdı. Nefes nefeseydi. Kızın kellesinin elinde kalmaması için dua etmesi gerekir miydi? Omuz silkti.
‘‘Rebecca Blackwell! Hemen şimdi, bırak o kızı! Seni bir daha uyarmayacağım!’’ Çemberin bir ucu ayrılmış, danışmanın geçmesi için bir yol oluşturmuşlardı. Ardından bir çocuk daha koşarak ona doğru geliyordu. Tanrım, cidden bu mavilere bürünen çocuk o muydu!? Hadi ama.
‘‘Becca!’’diye mırıldandı oraya geldiğin de. Şu lanet olası gözleri neden bu kadar derin bakıyordu ki?
‘‘Bunu kaç kez söyleyeceğim, Ower. Bana. Becca. Deme.’’
Colin çarpık bir gülüşle cık cıkladı. ‘‘Bana Edebiyat bölümünde olduğunu söylememenin nedeni bu mu?’’
Genç kız durakladı. ‘‘Ne?’’
‘‘Sana hayatta inanmazdım.’’
‘‘Umurumda değilsin.’’
‘‘Biliyorum.’’
‘‘O zaman işine bak.’’
‘‘Haklısın sanırım.’’ Gözlerini ondan hiç ayırmadan birkaç adımda ona ulaştı. ‘‘Gıdıklanır mısın?’’
‘‘Ne?’’diye mırıldandı açık bir tereddütle. Colin kolunu uzatıp onu koltuk altlarından yakaladığında tiki olmadığını anladı. Bunu tahmin etmişti. Ruhsuz kız.
‘‘Bırak beni!’’ Kızın saçını bırakmak zorunda kalmıştı çünkü gıdıklanmıyor olsa bile erkeksi eller sütyeninin askısının üzerindeydi.
‘‘İşimi yapıyorum işte.’’diye açıkladı ve ekledi. ‘‘Psikopatlarla uğraşmak.’’ Mesleğini kesinlikle böyle görmüyordu ama insanların bakış açısına göre bir kalıba girmeye karşı değildi.
‘‘Ower, beni hemen yere bırak!’’
Colin onun tiz kız çığlıklarını görmezden geldi. ‘‘Bayan Cass. Onunla ilgilenebilirim.’’
‘‘Tanrım, Colin kendine dikkat et.’’diye uyardı onu.
Colin kıkırdarken Gwen’le göz göze geldi. Rebecca’yı havalandığı gibi yere bıraktı rahatça. Oliver’a spor salonu için daha sonra teşekkür edecekti. Durmak bilmeyen genç kızı kolunu yakaladı ve Gwen’in yanına sürükledi. Yaşasın erkek gücü, diye geçirdi içinden zevkle.
‘‘Biliyor musun, aslında ben balıktan pek hoşlanmam.’’diye bilgilendirdi onu. Sanki hala koridorda konuşmalarına devam ediyorlarmış gibi bir havası vardı.
Gwen tek kaşı kalkmış bir şekilde onları izlemekten vazgeçememişti. ‘‘Akdeniz mutfağı?’’diye mırıldandı kasıntı bir şekilde.
‘‘Bırak beni!’’diye hırladı kolunu çekiştirirken.
‘‘Ah, bu harika olur! Ne zaman ısmarlıyorsun bakalım?’’
‘‘Imm. Bilmem ki.’’
‘‘Ower, seni öldüreceğim!’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...