29-"Colin Ower olsam..."

204 17 7
                                    

Yastık hizasınca uzanan kolunun üstüne yatıp, bedenine sokulan genç bayan kıpırdandı. Colin ise bir çeşit kaosun hakim olduğu beyniyle, bir süredir uyanıktı. Yatağın diğer tarafında kıvrılarak uyuyan kedi de pek yardımcı olmuyordu. Onu veterinere götürmeleri gerekiyordu.

Rebecca bir altın külçesi gibi ağırlaşan başını zorla kaldırdığında, Colin'in bebek mavisi tavana dikilen bakışlarıyla karşılaşmayı beklemiyordu. "Sorun ne?"

"Ha? Günaydın." Gülümser gibi oldu ama buna Pollyanna bile gülümseme demezdi. "Annemi düşünüyordum. Ve bilirsin... Belinda, Harold..." Gözlerini devirdi. "Ailemi (!)"

"Ah." Rebecca bu tabloda kendini fazlalık gibi hissetti. "Yalnız kalmak-"

"Sorun değil. Sen iyi geliyorsun." Bu sefer sahici bir gülümseme dudaklarına kondu. Başını eğip Rebecca'yı öptü. "Sadece..." Kaşlarını çattı. Söyleyeceği şeyleri tek tek unuttu. "Sen olsan ne yapardın?"

"Ben mi? Ben?" Alayla kıkırdadı. "Ower benim aileden anladığım bir mezar taşı ve sahipsiz bir sperm."

"Tanrım... Sadece. Bir kitap karakterini düşün. Onun yaşadıklarını yaşamadan da onunla bütünleşebilirsin? Söylesene Becky, sen olsan Colin Ower adlı karakterin yerinde... Ne yapardın?"

"Hmm." Güzel bir noktadan giriş yapmıştı. "Colin Ower olsam ne yapardım?.." Düşünür gibi bakışlarını çevrede dolaştırdı. "Annemin yanında olurdum. Mahkeme gününü geçirebileceği en iyi şekilde geçirmesini sağlardım. Sonra... Ona sarılırdım. Hep sarıl ona. Seni hissetsin. Aynen böyle." Colin'in beline sarılı olan koluna dokundu. "Belinda'nın notları düşecek. Onun da yanında olmalısın. Aynı zamanda kendi notlarına sahip çıkmalısın. Zaten bu proje ödevi yarışını biz kazanacağız." Göz kırptı. "Ailenin de kendi yarışını kazanması gerek. Yani Colin Ower olsam... Rebecca Blackwell'i bırakırdım." Gözlerini kırpıştırdı. Karşısındaki derin okyanusta buz dağına çarpıp Titanik misali dibi boylamadan toparlandı. "Pekala. Şakadan anlamıyorsun. Pekala, pekala." Boğazını temizleyip ciddileşti. "Colin Ower olsam bu olağanüstü durumu kabullenir ve eski aileme yoğunlaşmak yerine elimde kalanlara sahip çıkardım. Ki bu da..." Parmağını Colin'in mavi tişörtünün göğüs kısmına vurdu. "Colin Ower'ın uzmanlık alanı." Gülümsedi ve bu sefer o hamle yapıp onu öptü. Sonra başını geri çekti ve kaşlarını çattı. "Ve ah, Colin Ower olsam şu lanet kitaplıktaki defterlerden birini yayınevine yollarım."

***

"Anne, biziz, Colin ve Rebecca." Kapının göz deliğine sırıtıp el salladı. "Selam."

Kediyi Colin'in odasına, kapıyı ve pencereyi kapatıp bırakmışlardı. Sütü de yanındaydı. Tıpkı evinde gibi hissetmesi için büyük yumuşacık bir yastığı altına bıraktıkları gibi! Veteriner işi de Karen Ower'dan sonraki maddeydi.

Kapı açılınca Karen Ower oğlunun boynuna sıkıca sarıldı. "Genç bayanı görmeyeli bayağı oldu." Ağlamaktan şişmiş gözlerinin altı, gülünce daha fazla toplandı.

Rebecca da gülümsedi. "Merhaba Bayan Ow-?" Soru işaretiyle Colin'e yan bir bakış attı.

"Ah, hala Bayan Ower'ım tatlım. Ama bana Karen de."

Rebecca çekingen gülümsemesini saklamadı. Colin'in çevresindekilere daha samimi davranmaya çalışıyordu. Tanrım niye umrumdaysa?

"Aslında dışarı yemeğe çıkabilir miyiz diye soracaktık." Colin gülümsedi. İlk yemekleri bir facia olabilirdi ama şimdi o zaman diliminden çok daha farklı bir durumdaydılar.

"Rebecca'yla?" diye sordu Karen.

"Evet, buna sevinirim." Rebecca ağzına vurmak istedi ama Colin'in gizlice kıvrılan dudağı bu isteğinden vazgeçirdi. Bu çocuğu çok fazla mutsuz etmişti, kefaret ödüyor sayılırdı. Evet, kefaret. Ve bu şey bittiğinde gitmiş olacağım. Tatmin olarak o da gülümsedi.

Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin