Avucunun içine doldurduğu soğuk suyu yüzüne tüm gücüyle çarparken titriyordu. Bunun anlamı neydi? Sadece basit bir rüyaydı o. Kabus, diye düzeltti kendini. Düzeltmesi gereken diğer bir noktacık da bunun basit bir şey olmadığıydı. Anlamını anlamamıştı bile! Kızın ondan herhangi bir şekilde yardım istemediği aşikardı. Bunu herkes anlayabilirdi. Bu düşüncenin tam tersini düşünmeyi bile reddediyordu beyni. Bir şeyler yanlıştı. Öyle olmak zorundaydı.
Kızı tanımıyordu.
Birkaç kez konuşmalarına rağmen her defasında iki taraftan biri yenilgiyle ayrılmıştı.
Sokaktaki karşılaşmaları hariç. Ki onda da kız halinden gayet mutluydu.
Yardım istemeyen birine yardım edilir mi? Colin, aklında dönüp duran bu sorunun cevabının kafasının içinde barınmadığından emindi.
Kız açık bir şekilde onu rahat bırakmasını istememiş miydi? Gayet de istemişti işte. Başından savmıştı Colin’i. Acaba abartıldığını düşünmesinin nedeni ondan bir şey mi beklemesiydi? Açık sözlü bir tip olduğu için buna da pek ihtimal veremiyordu genç adam. Peki ya onun rüyasının -kabusunun daha yerinde olurdu- içine kadar dalabilecek bu kız nasıl işlemişti Colin’in bilinçaltına? Kafeye gelen sıradan bir müşteriden farkı neydi ki gecenin ihtişamlı koyuluğundaki saçların sahibi?
Gözlerini aynadaki yansımasına dikti. Göz altlarına hafif bir morluk çökmüştü. Berbat bir geceydi. Rüya gördüğünü bile anlamamıştı. Uyuduğunu idrak ettiğinde de uyanmıştı.
Onu bu hale getiren neydi? Belki kabusu birden fazla kez görmüş olmasa bu kadar da etkilemezdi onu gözlerini önünden çekip gitmemekte ısrar eden görüntüler.
Ela gözler zincirlenmiş gibiydi. Onun mavi gözlerini terk edecek izni yoktu sanki. Ne hissettiğini pek anlatmıyordu gözleri. Yalnızca kapana kısılmıştı. Kimsesiz bir bedene aittiler sanki.
Colin kafasının iki yana salladı ama hala yansımasına bakıyordu. Onun da gözleri aynı Rebecca’nın yaptığı gibi kendi gözlerine çivilenmişti bir süredir.
Oysa dün Puschka’da yada karanlık sokakta hiç de öyle görünmüyordu. Kendinden emin, gözü pek biriydi o. Bu açıkça görülüyordu… Yada sanılıyordu… Etrafındaki insanların bunu düşünmesini mi istiyordu? Eğer öyleyse başarmıştı. Colin tersini düşünemiyordu şu an. Tüm gece gördüğü kabuslar ona ne kadar gerçeği gösterebilirdi ki?
‘‘Onu tanımıyorum. Bu imkansız. Tanımadığım birine nasıl yardım edebilirim? Yada daha korkuncu yardıma ihtiyacı olduğunu nereden bilebilirim ki?’’diye sordu karşısındaki yorgun yüze. İçsesinin buna verdiği cevapsa açıktı. ‘Onu değil ama kendimi tanıyorum. Eğer gerçekten o durumdaysa, bunu düzeltmeliyim.’
Sonra bir gerçekle sarsıldı. ‘‘Onu bir daha nerede göreceğim ki?’’ Ağzından çıkan bu soru karşısında afalladı. Onu iki gün arka arkaya gördü diye her gün göreceğini mi düşünmüştü gerçekten? Ah, hayır. Mantığını yitiriyordu.
Duş. Aklında beliren kelime ona cazip bir gülümseme gönderdi. Kafasını buz gibi bir suyun altına sokmalıydı.
* * *
Daldığı düşüncelerden onu çıkaran elbet başka bir el oldu. Kapıyı çalan kardeşinin sabırsız sesini duydu. ‘‘Colin! Hemen çık şuradan!’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...