13 bölümü devirdiiik. Okuyucu sayısı pek önemli değil ama şu yorum işi biraz can sıkıcı, ha? :/ Bir yazar, yorumlar olmadan olmaz. Yazdığım her cümlenin karşıya yansıttığı somut tepkileri çok merak ediyorum. Bunu paylaşmanızı umuyorum. İyi okumalaaarr :'**
Rebecca tek kaşını kaldırarak birleşip sonsuzluk işaretini oluşturan parmaklarına baktı. “Beni bunun için mi uyandırdın?”
Colin, hevesinin arkasına bakmadan kaçmasını önlemek için bir fikirle onları bağladı. “Edebiyat öğrencilerinin böyle üreticiliklere açık olması gerekir.”
“Tamam şekli geçtim. Sorun birden ilham sonucu mu çıktı?”
“Hayır. Ben…” Derin bir nefes alıp elini çekti. Arkasına yaslandı. “Daha önce hayatının sonuna kadar yanında kalmasını istediğin biri oldu mu?”
“Bakıyorum da bir anda soru fıçısı oluverdin.” O da önüne dönüp yaslandı. “Olmadı çünkü annemi hiç tanımadım.” diye mırıldandı huysuzca.
Colin gözlerini yavaşça kapattı. Böyle bir cevap beklememişti. Zaten genelde hep beklediğinden farklı davranıyordu. Ama bu mantıklıydı. Annesi onunla olsaydı böyle olmazdı. Her şey daha güzel olurdu. Her şey daha kontrollü olurdu. Belki yine mükemmel bir hayatı olmazdı ama arkasına annesini alırdı. Colin gözlerini açtı ve doğruldu. Rebecca’nın koluna yapıştı. “Hadi, iniyoruz.”
“Ne? Delirdin mi daha eve gelmedik.” İtiraz etse de karşısında bir erkek vardı. Ayağa kaldırılmaya itiraz edemeden kendini üniversitenin karşısındaki durakta buldu. “Nereye gidiyoruz? Beni okula hayatta sokamazsın!”
“Sakin ol. Okula gitmek isteyen yok.” Onu durağa oturttu ve çantasını da yere bıraktı. “Bana güveniyor musun?”
“Neredeyse 1 haftadır seninle kalıyorum. Zorunlu bir güven diyelim.” diye cevapladı. Ne olduğunu ve ne olacağını anlayamamıştı.
“Evet… 1 hafta.” Kaç gecedir yatağında bir kız vardı?
“Eee?”
“Sabret, Bec.” Endişelerini kovdu ve gülümsedi.
“İstersen yalnızca bir harfte kullanabilirsin. R ya da B. Belki de içerisinden herhangi bir harf seçersin. Tam senlik.” Kollarını göğsünde kavuşturdu ve buruşuk bir suratla etrafı seyretti.
Ne zaman isim takıntısını bir kenara bırakacak acaba. “Ah otobüs geliyor!” Adrenalin ile Rebecca’nın elini ve çantanın kolunu kaptı.
“Sakin ol, şampiyon.” diye homurdandı.
Bir yer buldular ve oturdular. Gidecekleri yer çok uzak değildi. Colin, Rebecca’nın verebileceği tepkileri aklında oynatıyordu. Böylece daha hazırlıklı olabilirdi. Mesela ona bağırıp çağırabilirdi. Tokat atabilirdi. Ya da daha Rebeccalık bir şekilde tekme falan atardı. Belki de hiçbir tepki vermeden akşama kadar sabredip onu uykusunda boğardı. Bunun bir gün olacağı kesindi. Ama umurunda değildi. Çok düşük de olsa olumlu tepkiler verme ihtimali vardı. Mesela… Gülümserdi.
Rebecca gözlerini pencereden kaydırdı ve Colin’e döndü. Onu izleyen mavi boncuklara kaşlarını çattı. “Ne?”
Colin gözlerini kırpıştırdı. Ela gözleri onu biçiyordu. Kesinlikle beni uykumda boğacak. “H-hiç.” Önüne döndü ve onu izlerken yakalandığını fark edince yüzünü buruşturdu. Artık bu tür şeyler yaparken yakalanmaya alışmıştı. Ama hala neden kendine engel olamadığını anlayamıyordu.
Uzun süre sessizce oturdular ve birbirlerine ters yönleri izlediler. Bir müddet sonra Colin ayaklandı. “Geldik.”
Rebecca karşısında gördüğü tabelaya, bir de Colin’e baktı. Yine tepki veremeden Colin’in çekiştirmeleriyle aşağı indi. Nefesini tutarak tabelaya döndü. Annesinin mezarının olduğu mezarlığa gelmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...