8-"Anlaşmaya var mısın?"

990 47 3
                                    

Ağrıyan kaslarının üzerinde bir sızı vurmaya başladı. Uyanık mıydı? Altındaki çarşafın tenine temas eden noktalarını hissedebiliyorsa uyanık olmalıydı, değil mi? Bilinçsizce iniltisi dudaklarından kaçtığında henüz tamamen uyanık olmadığını anladı. Düşünceler çok uzağında kalmıştı.

Uzun on adet çubuk omuzlarına baskı uyguluyor ve gevşemesini sağlıyordu.

Kilometrelerce öteden bulup çektiği kelimeleri birleştirmeye çalıştı. ‘‘Bu… Ah… Harika.’’

‘‘Baştan çıkarıcı inlemelerini kesersen, daha yumuşatıcı yapabilirim.’’

Kulaklarının toplayıp ona ulaştırdığı ses dalgalarını bir kişiyle eşleştirmesi yaklaşık bir dakika aldı. İrkilerek dirseklerinin üzerinde doğrulduğunda beli ani hareketiyle çığlık attı. ‘‘Bec!?’’

‘‘Hey, uzan şuraya. Yarım bıraktırmana izin veremem.’’ Sırtına baskı uygulayıp onu tekrar yüzükoyun yatmaya zorladı.

‘‘Saat kaç?’’ Ağzından dökülen tüm şeyler hafif bir boğukluk ve iniltiyle sarmalanıp taşıyordu dışarı.

Rebecca, birkaç saat önce şifonyerin üzerine bıraktığı telefonunun ekranına dokundu. ‘‘Imm. 02.13’’

‘‘Şaka mı yapıyorsun?’’ Yine aynı uykudan kaçan tonla karşılık vermişti.

‘‘I-ıh. Şimdi kendini yorup neden böyle bir şey yaptığımı falan soracaksın. Şöyle ki,’’diye moda girip anlatmaya başladı. Colin’in hala bilinçsizlik çizgisinde dolandığını yok saymak çok zor olmamıştı onun için. Zaten on dakikadır ölü gibi uyuyan bir bedene masaj yapıyordu. ‘‘Birkaç saat önce uyandım. İkinci kitabın da anasını –dolaylı yoldan bu sen oluyorsun sanırım- ağlattım. Sonra senin çıtırdayan kemiklerin daha çok ilgimi çekti ve elimden neler gelebileceği düşündüm. Kas gevşeticin var mı, bilemedim ve eşyalarını karıştırmadım -bunun için sonra tebrik edebilirsin- Şey… Genelde masaj yapma şeklimi beğenirler. Yardım etmeye çalışıyorum. Ah, unut gitsin. Bu çok ironik oldu sanki.’’

Colin bedeninin hakimiyetinde değildi hala ama dudaklarının kıvrıldığını fark edebiliyordu. Umursamaz ve samimi bir şekilde olayları aktaran Becca’dan çok hoşlandığını gözlemledi. Daha sonra da onun her zaman böyle olduğunu hatırladı.

‘‘Imm. Teşekkürler. Bu gerçekten… Sihirli parmaklar. Ah, parmakların sadece kemiklerden mi oluşuyor?’’ derken kaşlarını çattı. Bu da istemsiz bir tepkiydi. Yalnızca teşekkür etmeyi planlamıştı.

‘‘Eminim şu zamana kadar sana nasıl kızlardan hoşlanıyorsun, diye sorduklarında bilmiyorum diyorsundur. Bundan sonra balık etli demeyi dene, adamım.’’

‘‘Bunun balık etle ilgisi yok. Sen fazla… İskeletsin.’’

Rebecca kıkırdarken hala omuzlarını ovalamaya devam ediyordu. Colin de yavaş yavaş kendine geliyordu zaten.

‘‘Hadi söyle.’’ diye fısıldadı kulağına eğilerek.

‘‘Neyi?’’ Gözlerini açmış, omzunun üstünden Becca’ya bakmaya çalışıyordu.

‘‘Rahat uyudun mu?’’ dedi bezmiş bir tavırla. Sanki bunu uyanır uyanmaz söylemesi gerekiyordu.

‘‘Ah! Bunu unutmuşum. Şey…’’ Geceye dönüp baktığında sadece derinliklere doğru yüzerek sızdığını anımsadı. ‘‘Mükemmeldi.’’

Rebecca kocaman bir gülümsemeyle onu sırt üstü döndürdü. Meraklı bakışlar üzerine dikilmiş ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışıyordu. Rebecca her hareketinde İngiltere’nin kıyısının olduğu Atlas Okyanusu’nun ağırlığını üzerinde hissediyordu. Neden bu kadar yoğun ve derinlerdi ki? Sanki uzun bir süre düşüncelerinle oraya baksan, batacakmışsın gibiydi. Derin ve yoğun.

Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin