Soma'da hayatını kaybeden vatandaşlarımızın mekanı cennet olsun...
Colin ayaklarının birbiri ardına düştüklerini bile fark edemeden Rebecca’nın dibine kadar ilerlemişti. Hararetle bir şeyler yazıyordu.
Rebecca saatlerdir bu mezar taşına sırtını yaslayıp günlüğünü doldurmakla vakit geçirmişti. Burada olmak farklı hissettiriyordu. Altında yatan cesete daha fazla yakın olmak… Tüyler ürpertici olmaktan çok sakinleştiriciydi. Bir zamanların gerçek olduğuna inanmayı kolaylaştırıyordu.
Üzerine düşen gölgeye kaşlarını çattı ve yavaşça kafasını yukarı kaldırdı. Ah, hayır. Birleşik Krallık vatandaşlarından her insan olabilir ama Colin Ower… Tanrım, ne yaptım acaba?...
“Burada ne arıyorsun?” diye solumayı başaran Colin oldu.
Rebecca isteri krizine girecekmiş gibi görünen bir havaya büründü. “Asıl bunu benim sormam gerek!”
Colin uzlaşmanın daha pratik olacağının farkına çok önceden vardığı için açıklama işine girişti. Arka taraflarında kalan topluluğu işaret etmek için belli belirsiz kalktı kolu. “Cenaze töreni. Belinda’yı almaya geldim.”
“Ah. O siyah olayı açıklandı.” derken farkında olmadan kaleminin başını dişlerinin arasında dolaştırıyordu.
Colin dikkatini yukarı, gözlerine vermeye çalıştı. “Sıra sende.”
“Ne? Ha…” Bir müddet durakladı. Her kafasına estiğinde soluğu annesinin mezarında aldığını söylemesi çok mu güçsüz bir hareket olarak görünürdü? Günlük sayfasına karalanan düşünceleri hatırlayınca büyük bir güvenle ayağa kalkıp mezar taşının önünden çekildi. En azından ona ihtiyacı olmadığını kabullenmişti. Bu her türlü olumsuzluğu yok edebilirdi. Yani… Sadece kendi için mi buradaydı?
Rebecca bu son soruyu kafasından tekmeleyerek uzaklaştırdı. Bunun cevabı hiç önemli değildi. Zaten o istediği an Colin, onun hayatından çıkmak zorundaydı. Birkaç gün daha onunla zaman geçirmek eğlenceli olacaktı.
Colin’in gözleri önü açılan gri taşın üzerindeki yazılara kaydı.
ANGEL BLACKWELL
1978-1996
Genç bir anne.
Colin’in gözleri önce kısıldı ardından da olabildiğince açıldı. “Annen…”
“Evet.”
“18 mi?... Annen 18 yaşında mı öldü!?”
“Öyle. Söylemiştim… Beni doğururken öldü.” Sesine sadece hüznü yansıttı. Üvey babasına olan öfkesine burada, şu anda yer yoktu. Hem Colin’in öğrenmesine de gerek yoktu. Birkaç günlük eğlencesine bunları anlatmayı düşünmesi bile saçmalıktı.
“Ah… Bu… Üzgünüm.” Ne diyebilirdi ki? Rebecca yanı başında dimdik duruyordu. Her ne yapsa fazla gelecekmiş gibi hissetmesine neden oluyordu.
“Teşekkürler.” Colin Ower’ın hayatındaki küçük bir nokta olduğunu düşünmek artık biraz yavan geliyordu. Bu kadar düşünceli birinin anısı küçük bir noktadan daha fazlası ederdi.
“Colin?” Belinda’nın sesi aralarına süzüldüğünde ikisi de sessizce her ölünün sahip olduğu tek şey olan taşı inceliyordu. Düz, sade ve… Yetersiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...