“Tanrım!” Rebecca masanın üstündeki defteri kurcalayalı birkaç dakika olmuştu ama önündeki paragrafları gözlerine yansıtması çok sürmemişti. “Benim için bir deneme yazmadığını söylemiştin! Bu tam olarak beni konu almış gibi oysa!”
Colin henüz uyanmamıştı ama Rebecca’nın dehşetli fısıltıları bunun daha fazla sürmemesini garantileyecek türdendi.
“Sana inanamıyorum, Ower! Beni kandırdın!” Bir sonraki sayfaya geçmeden önce sağ alt kısma yerleştirilmiş olan tarihe çarptı gözü. “İyi de bu dün gece yazılmış.”
Colin bilmiş bir tavırla bakışlarını ona dikerken hala gözlerini tam açabilmiş değildi. “Bir dahaki bağırmandan önce uyuduğumu hatırla.” Yine her yanı ağrıyordu. Hala geceydi ve muhtemelen birkaç saat bile uyumamıştı.
Rebecca omuz silkti. “Uyuman çok sıkıcı.”
“Hadi git bir vampir bul, güzelim. Normal insanlar için uyumak bir ihtiyaçtır.” diye homurdandı ve diğer tarafa döndü.
“Hem onlarlayken korunmaya da gerek olmazdı…” diye iç çekti.
Colin kaşlarını çattı. Gece gece neyden bahsediyordu bu kız? Ah… Hayır. “Belki de kendini kısırlaştırmalısın, ha?” Uyku artı sinir bozukluğu çoğu zaman Colin’i uyuştururdu. Bu da, bu tür karşılıklar vermesine neden olurdu.
“Bak bu çok mantıklı.” Rebecca bir kez daha sayfaya döndü. Gözleri dolmuştu. Bunu inkar edemezdi. Hayatındaki en muhteşem şeydi bu… Kendisi için yazılmış olan, duygu yüklü satırlar. Kalbi sıkışmıştı. Gidip ona sıkıca sarılmak istiyordu. Ama etkilendiğini belli etmek, istediği son şeydi. Kim bilir bu ona daha fazla ümit sağlayabilirdi. Rebecca Colin’e döndü. Hangi konuda ümitlenebileceğini bilmiyordu. Zaten her gece bir şekilde onun yanında buluyordu kendini. “Ower?..”
“Hıı?”
Demek hala tam olarak uyumamıştı. Belki de uyuyunca rahatlıkla kollarının arasına girebilirdi. “Cidden böyle mi düşünüyorsun?” Rebecca dondu. Kim konuşmuştu?
Colin birkaç saf homurtuyla doğruldu. “Imm… Eğer bir önemi varsa…”
Dur biraz. Rebecca’ya mı cevap veriyordu? O soruyu Rebecca, kendi ağzıyla mı sormuştu? Ah, pekala. En büyük dozu alma vakti gelmişti. Tamamen delirmiş olmalıydı. Onun düşünceleri umurunda olmamalıydı ki! Ama engel olamıyordu kendine… Benliğine her baktığında gördüğü, Colin’in düşüncelerinin peşine sıkı bir zincirle bağlandığıydı. Beyninin bunu kabul etmesi gerekmiyordu. Hatta buna kendisinin karar verdiğine bile ihtimal vermiyordu artık.
“Unut gitsin.” Tüm bunlara rağmen neyi reddettiğini de bilmiyordu. Sadece… Böyle davranması gerekiyordu.
“Neyi unutayım, Bec? Hiçbir etkisi yok mu? Cidden ne hissediyorsun? Ben anlayamıyorum çünkü. Bir anda beraber uyuyalım deyip, birkaç saat sonra neden düşüncelerini benimle paylaşamıyorsun?”
“Beden paylaşmakla, düşünce paylaşmak çok farklıdır...”
“Ah.” Colin kalktı ve birkaç tur attı. “Kompleks. Bunlar sadece kompleks. Konuşmayı denesen belki bir şeyler düzelecek.”
Rebecca çenesini dikleştirdi. “Sana yaşadığım her şeyi anlattım.”
Bu biraz da olsa Colin’i duraklattı. Ona doğru döndü. “Olanları anlattın. Düşüncelerini değil.”
“Hah. Anladım. Beni becerirken ne hissettiğimi mi anlatmamı istersin? İğrençti ve hayatımın en kötü gecesiydi. Onunla geçirdiğim her dakikaya lanet olsun! Ondan nefret ediyorum. Şu anda olduğum noktanın sahibinin onun olmasından daha fazla nefret ediyorum. Ölü bir adama kin beslemek. İşte ben buyum. Hala onun ezdiği o salak, küçük kızım! Ona karşı gelemediği için kendisinden nefret eden bir çocuk!” Tüm vücudu titrerken gözünün önünde yanıp sönen bir çift göz vardı sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...