Yorumlar, yorumlar, yorumlar... Onlar fazla fazla umurumda :') Birkaç cümle fena olmaz, ha? *-*Bu bölüm @DuyguTurgut 'a gelsiin *-* İlk okuyucu-dost :') İyi okumalarr
Kaç gündür buralarda değildim, ha? Sayfalar dolusu şeyler birikti. Sana en son onu kurtarmaya ihtiyacım var gibi şeyler diyordum. Kabus falan filan. Şu anda yatağımda mışıl mışıl uyuyor. En azından gözleri kapalıyken bir kediye dönüşebiliyor. Ben de az önce uyandım. Harika bir uykuydu. Tabii sabahın 5’inde onu kendi kişiliğini sorgularken aynanın karşısında bulmam çok… Garipti. Üstelik benim yüzümden olduğunu bilmek de hiç iyi hissettirmiyor. Dur, başa sarıyorum.
Onu öptüm. Güya onu cezalandıracaktım ama pek ala da kendimi kaybettim işte. Çünkü kollarımın arasındayken –ya da dudaklarım ondayken de olabilir- o içinde gördüğüm kişiye dönüşüyor. Bilirsin, kırılgan ve eğlenceli. Yorucu olmayan. Gülümsemesine ruh doldurabilen. İş böyle olunca ben de kendimi frenleyemedim. Kırmızı ışık yakanın ne olduğunu bilmiyorum. Bir anda durdum ve geri çekildim. İşte film burada başlıyor. Ona yaklaşık 1 saat boyunca hiç bakmadım. Bakamadım. Bu çok ergence. Ya da… Erkekçe işte.
Çünkü ona baktığımda içimde bir şeyler kıpırdıyor. Bana kötü geliyor ama sanırım ben ona iyi geliyorum. En azından bana hayatını açtı. Belli bir konumda olduğumu anlayabilirim.
Sonra bir de onun konusu açıldı…
Kalemi elinden bırakmadı ama nefesi tıkanmıştı. Daha önce hep günlüklerini süsleyen o ismi neden yazamamıştı? Bilinçaltı ona acımasızca, ‘Ağlamaktan korkuyorsun, korkak.’ diye fısıldarken onun gözlerinin önünde sarı saçlar uçuşuyordu. Colin çalışma masasını ileri itip duvara yaslanmıştı. Böylece Rebecca’yı gözünün önünde tutabilecekti. Oysa şimdi gözlerine bakan beden ona aitti. Arkasına grileşen gökyüzünü almış ve pencereye yaslanmış, Colin’i izliyordu. Bunu hep yapardı. Colin roman yazarken o, saatlerce onu izlerdi. Bu kimi zaman Colin’i sinir etse de ses çıkarmazdı. Çünkü onun hoşuna giderdi.
Oysa şimdi 1-2 haftadır onu anmıyordu bile.
Colin kalbini tekleten su yeşili gözlerden kaçırdı gözlerini. Başını yere eğmişti. Bunu farkında bile değildi halbuki. Derin bir nefes alıp psikologluk yolunda kesin adımlar atmasını sağlayan kızı andı.
Zamanında yeterince ısrarcı olup onu doktora götürmediğim için yeterince vicdan azabı çekeceğim ama bu sefer hiçbir şey geç olmayacak. Olmamalı. Rebecca iyi biri. Ondan hoşlanıyorum. Bu bir aşktan daha çok dostluk. Ona koşulsuz olarak güvenip tüm sırlarımı emanet edebileceğimi biliyorum. Ve Amy’nin hastalığına sahip olmaması için de dua etsem iyi olacak. Ama onunla gideceğim. Bilinçliyim ve onun umursamaması umurumda değil çünkü itiraz ederse nasıl ikna edeceğimi biliyorum. Son zamanlarda biraz düşünceli. Yani bana yük olmak istemiyor da engel olamıyormuş gibi. Neyse ki onun iyiliği dışında kimseyi düşünemeyecek durumdayım. Kendim de dahil.
Daha bir haftada onunla böyle bir yol kat etmek harika. 1 haftadan sonraki ilk günümüzü de yarılamış görünüyoruz hem. Gerçi daha ziyade dün gece kafede ona pasta ısmarlayışımın üzerinden 1 hafta geçmiş gibi. Zaman kavramım kalmadı. Zaten kalmasını da beklemiyordum. Önemsediğim tek şey, kendi geleceğimle, Rebecca’nın hayatını kurtarmak. Beni kahraman gibi görmesini de pek düşlemiyorum. Sadece iyi olsun. Ve… 5 ay sonra da onu bu odamda misafir etmeyi isterim. Ya da gece dışarı çıkıp beni peşinden koşturmasına sesimi çıkartmam. Tabii çikolatalı pastasını yediğinden ve o sabah kahvaltı ettiğinden emin olmalıyım. Her zaman. Bir diğer bakış açısına göre, sonsuza kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...