20-"Ölmeye ihtiyacın varsa..."

561 30 27
                                    

Selam mileet *-* Aslında yarın akşam yayımlayacaktım ama özledim buraları asfhj Umarım sizde bu hayatları özlemişsinizdir *-*
Hem 7.000 için de teşekkür niteliğinde sayılabilir bölüm :') Harikasınız! Tabii ben hala o çok değerli, oy ve yorumlarınızı bekliyorum, unutmayın. Son bölümü tıklayan yaklaşık 70 kişiden birkaçı oy verirken, tanıdığım isimler de yorum yaptı. Onlara da kocaman teşekkürlerimi bir kez daha buradan ileteyim. Okuyan herkesi de tanımak isterim. Lütfen, yorum ve oylarınızla varlığınızı somutlaştırın :3
Vee şimdiden herkese iyi bir öğretim yılı diliyoruum. Şans sonsuza dek sizinle olsun asfdgj İyi okumalarr :*

“Şapşal! Derse geç kalıyorsun!” Rebecca üzerindeki ceketini çıkarıp kenara koyarken saçlarını karıştırıyordu. Yağmurdan saniyeler önce içeriye girmesi, anlık bir şanstı. Islanmayı yalnızca belli zamanlarda severdi.

“Hımmm.”

“Bana çok uykucu biri olduğumu söylediğini hatırlıyorum, Ower. Şu işe bak ki ben senden saatler önce kalktım.” Tamam, belki sadece bir saat. Imm. Belki daha az. Her neyse. Sonuçta şu anda ayakta olan benim.

“Bugün gitmesem?”

“Ne? Ne dedin?” diye çemkirdi çıkarabileceği en yüksek fısıltıyla. “Eğer bunu ben söylesem, başımdan aşağı bir kova su boşaltırdın!”

“Tamam, tamam. Sadece… 5 dakika daha. Yalvarıyorum.”

Rebecca elini beline koyup göz kapaklarını açamayan surata baktı. “Sadece 5 dakika.” dedi dişlerinin arasından. Gülümseyen yüze öfkeyle sırtını döndü. Duygusal zamanlardasın. Ama bunun arkasında daha fazla kalamazsınız, Bay Ower. Öfkesini çıkarmak istermiş gibi, içeri girdiğinde pencerenin kenarına bıraktığı çantayı hırsla kaptı. Fermuarını çekip defterini, sigara paketini ve çakmağını çıkardı. Çalışma masasına kurulurken kendi kendine homurdanıyordu. Dün kollarının arasında ağlamış olması, ona karşı yumuşamasını gerektirmezdi. Sanki daha fazla yumuşayabilirmiş gibi hem de! Dün onu alttan almakla geçmişti. Ayrıca… Ondan önceki günler de yeterince onun istediği gibi davranamamış mıydı zaten? Lanet olsun sana, Ower.

Colin tam tekrar uykuya dalacakken burnuna gelen duman kokusuyla kaşlarını çattı. Gittikçe kalınlaşan uyku perdesinin üzerine çöken sis, beynindeki itfaiyeleri ayaklandırmıştı. Yüzünü buruşturarak pencereyi kapatmak için kendini kalkmaya zorladı. “Açık havada da sigara yasaklanmalı.” diye homurdanırken ayağa kalkıp penceresine yönelmişti. Eli, pencere koluna uzandığında, seri bir şekilde yeryüzüne düşen damlaların üzerinde, az önce göz göze geldiği yüz belirdi. Olayları kavradığında ağzına gelen küfürleri yutup arkasına döndü. “Odamda sigara mı içiyorsun!?”

“Hey. Sakin ol, şampiyon. Annenin yanımıza gelmesini istemezsin.”

“S-Sen… Hemen! Söndür! Şunu!”

“Ah, kapa çeneni.” İki parmağının arasında yerini alan çubuğu dudaklarının arasına aldı. Colin’in gözlerinin içine bakarak, apaçık bir meydan okumayla, sigaranın bıraktığı boşluktan ağzına doldurduğu dumanı havaya doğru verdi.

“Yok et şunu!” diye fısıldayıp büyük bir adımla tepesinde bitti. Eline hamle yapıp halısına kül parçaları çöken sigarayı almaya çalıştı.

Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin