Merhabalaar. Yeni bölümden sevgiler. Bölümü atmadan önce buraya yazacak milyon şeyim vardı ama hepsini unuttum şu an -_- Bir hafta evde olamayacağım, o yüzden acele bir şekilde yayımlıyorum, Allah bilir ne hatalar var...
Bölüm, 24.bölümden sonra tanıştığım @tembelvehuysuz 'a gelsiin.
Şarkı tam bölüm şarkısı sayılmaz ama 'Yanımda değilken aklımda,' kısmı tam Becca ve Colin için gibi. Adı da öyle. Güzel yani dinleyin bence asdfhj
Oylarınızı, yorumlarınızı ve mesajlarını bekliyorum, iyi okumalarr :**
“Sen benimle dalga mı geçiyorsun?” Colin ağzı bir karış açık Edmund’a bakıyordu. Yerde çöp torbası gibi görünen şeye bakmaktan bile kaçınıyordu.
“Ne? Siz çıktıktan biraz sonra dükkanıma geldi. Ve Rebcca’yı sordu. Kim olduğunu söylediğinde de kendime engel olamadım.” Rebecca’ya bakıp bakışlarıyla duygularını aktarmaya çalıştı.
“Ah, Tanrım. Dam-damla…” Gwen başını farklı bir yere çevirmişken eliyle işaret ediyordu. “Ağzından damlıyor.”
“Adamım, feci benzetmişsin.” Oliver ıslık çalıp cesede dönen bedenin üzerine eğildi. “Kaşındaki işçiliğini beğendim. Ah, burnunda da var! Bu işlerden anlıyorsun, Ed.”
“Oliver, kapa çeneni.” Colin bir adım attı ki Rebecca koluna yapıştığı için pek ilerleyememişti. Yarım bir adımla yetindi. “Edmund, en azından dışarıda tutamaz mıydın onu? Eğer halıya ya da mobilyalara kan sıçratırsa annem beni öldürür.”
Edmund başını yana yatırdı. “Üzgünüm ama onu dışarıda tutup komşulara polisi aramaları için gereken ‘cesedi’ veremezdim.”
“Aman Tanrım! Onu öldürdün mü?” diye cırlayan da Gwen’di.
“Ne? Hayır!” Edmund ondan tarafa bakınca bakışları bir müddet onda kaldı. Bu akşam ikinci kez karşılaştıklarını fark etti Colin. Ama ilk kez karşılıklı bir konuşmaları olmuştu. Colin dikkatle ikisine baktı ama bir farklılık göremedi. Gwen cidden şoka uğramasa onunla iletişime geçmezdi. “Onu bulur bulmaz öldürecek kadar aptal değilim. Önce ceza çekmeli.”
Gwen’in ürkerek Ken’e yaklaşmasını fark edince, Colin’in lafa girmesi gerektiği kesinleşti. “Pekala. Siz intikam delisi, Blackwell’ler.” Rebecca’dan ayrılmış ve hafifçe onu da işaret etmişti. “Bu adam benim evimin ortasında. Biraz düşünmem için zaman istiyorum.” Herkes sessizce onu onaylayınca iç geçirerek adama baktı. Rebecca’nın öz babası. Rebecca’nın kanlı, öz babası. “Sana ne dedi?”
“Saçmaladı.” Bakışlarını Rebecca’ya çevirdi ama temasları çok sürmedi, tekrar Colin’e döndü. “Bilirsin, Calanthe’den bahsetmeye falan başladı. Rebecca konusunda gelince dayanamadım. Aslında onun kim olduğunu anladığım da… Bunun olacağını biliyordum.” Omuz silkerken rahatsız olduğu belli oluyordu. Ama Colin, onu bir güzel benzettiği için rahatsız olmadığından emindi. Onu Rebecca’nın karşısına getirmeyi bile doğru bulmadığı belliydi.
“Anladım. Buraya neden getirdin? Zaten bensiz her şeyi yapmışsın.” diye homurdandı.
“Ah, yanılıyorsun, Ower.” Colin, bazen, Edmund ve Rebecca’nın öz kuzen olabileceklerini düşünüyordu. Soyadıyla seslenmeyi sevmesi de basit bir örnekti. “Her şeyi halletmiş görünürken bile sana danışmayı sorun etmem.”
Colin buna bir şey diyemedi çünkü bu çocuğun birinden tavsiye alabileceği fikri bile uçuk ve eğlenceliydi. İroniler genelde Colin’i gülümsetirdi. “Öncelikle… Onu yıkasak iyi olacak.” İtiraz bekledi ama Edmund Blackwell tam tersini yapıp, “Banyo ne tarafta?” diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahta Gizlenen (TAMAMLANDI)
Teen FictionRomantizmi işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı izmaritte bulan bir genç kız... En hassas duygularını bile kağıda döken bir delikanlı... Arada nasıl bir çekim olabilir? Gözler çakıştıkça çakan şimşekler, belki de hayatları çakışmaya devam edi...