Altı / Six

4.9K 263 25
                                    

Marinette
Çatıya çıktım. Ve kuşların birleşip gökyüzünde uçaklar şeklinde uçtuğunu gördüm.
-Ne!? Yok artık, bu kadarı da fazla!
-Bu kadar kuş bana fazla gelir, ortak!
Kara Kedi yuvarlanarak yanıma geldi. Ve hapşırdı.
-Kusura bakma, tüye alerjim var da!
-Bir kedi için ne kadar da kötü bir özellik!
-Bir de bana sor...
Tekrar hapşıracaktı ki durdu, derin bir nefes aldı.
-Sorunumuz sadece bu olsa iyi. Park görevlileri de teker teker ortadan kayboluyor!
-Bay Güvercin'i bulmalıyız.
-Peki ama nasıl, ortak?
-Onu nasıl bulacağımızı bilmiyorum. Ama bizi nerede bulabileceğini biliyorum.
Az sonra başıma bir polis şapkası takmış hâlde parkta bekliyordum.
-Ha hah! Polis şapkası yakışmış, ortak!
-Dalga geçmeyi keser misin, yoksa hiç gelmeyecek!
-Ne? Ben dalga geçmiyorum ki!
Birden güvercinler etrafımı sardı. Havalandığımı hissettim.
-Kara Kedi, yardım et!

-Bir süre sonra-
Güvercinler beni Lé Grand Hotel'in terasına bıraktı. Etraf güvercinlerle doluydu. Sonra Kara Kedi de geldi.
-Nerede bu kuş beyinli Bay Güvercin!?
-Buradayım!
Sesi duyunca arkamıza döndük. Bay Güvercin, uçan güvercinlerin üstünde havada duruyordu. Sonra yüzünde akuma maskesi oluştu, belli ki Hawkmoth ona bir şeyler söylüyordu. Ama biz duyamıyorduk. Birden etrafımızı güvercinler kapladı. Hiçbir şey göremiyorduk.
-Ne yapacağız, ortak?
-Bana ortak demeyi kes! Kedi olan sensin, bu şeyleri kahvaltı diye yemiyor musun?
Güvercinler etrafımızdan ayrıldığında bu sefer bir kafesin içindeydik.
-Ha ha ha! Ne kadar acımasızım değil mi? Sizi bir kuş gibi kafese tıktım! Mucizelerinizzz! Bana vereceksinizzz! Yoksa kanatlı arkadaşlarımın gazabına uğrarsınız! Üçe kadar sayıyorum: Bir... İki...
-Kara Kedi, parmaklıklar!
-Ha? Elbette!
Kediclysm!
Parmaklıklar yok oldu ve biz Bay Güvercin'e doğru yürüdük.
-Hah! Güvercin tavuğa dönüştü, dedi Kara Kedi.
-Ben mi? Ben kaçmıyorum! Sadece sizi halletme görevini sevgili arkadaşlarıma bırakıyorum o kadar!
Terastan atladı. Kuşlar onu tutup uzağa taşıdı. Bir grup güvercin de bize doğru uçtu. Otele inen bir kapıdan içeri girdik ve kapıyı kapattık.

Adrien
Yüzüğüm öttü.
-Gizli kimliğim belli olmadan önce buradan gitmeliyim.
-Tabii. Pisiciğimin maskesi düşsün istemeyiz, öyle değil mi?
-Ha ha, çok komik! Ben senin pisiciğin değilim, ORTAK!
Otele girdik. Belediye başkanı bizi karşıladı.
-Uğur Böceği! Kara Kedi! Sorunumuz çok büyük! Paris'i güvercinler fethetti!
-Evet ama ilk önce benim...çok önemli bir işim var da!
-Hah! Anladım! Kraliyet Suiti'nde, içeride tuvalet kağıdı var ama sen herhâlde...kedi kumunu tercih edersin!
-Ha? Almayayım sağ olun. Yalnız, küçük bir kalıp peynir alabilirim!
Asansöre bindim, kapı kapandı. Hemen kendimi kraliyet suitine attım. Kapım çaldı. Gelen hizmetliydi.
-Peynirinizi nasıl alırdınız?
-Yumuşak!
-Pastörize edilmemiş köy peyniri. İki yıl bekletilmiş.
-Teşekkür ederim!
Telaşla kapıyı suratına çarptım ve geri dönüştüm. Plagg odadaki yatağa düştü.
-Ah kaslarım, paticiklerim! Bıyığımı bile kıpırdatamıyorum!
Peynir tabağını önüne koydum.
-Bahse var mısın?
Peyniri görünce canlandı tabii.
-Kıymetlimisss! Efendimisss!
O peynirini yerken ben de onu seyrediyordum.
-Elini çabuk tut dostum. Uğur Böceği'ne yardım lazım.

Marinette
Terasın bir alt katı olan restoran katına çıktım.
-Harika! Buradan her yeri görebilirim!
Güvercinler küme hâlinde uçuyordu yine.
-Garip...hepsi aynı yöne uçuyor...
Bir plan tasarlamıştım. Asansörün kapısı açıldı. İçinde Kara Kedi vardı.
-Gitmeye hazır mısın ortak?
Asansöre bindim. O da düğmeye bastı. Kapı kapandı.

Adrien
Uğur Böceği'nin planı güvercinleri takip etmekti. Bunu yapınca bir binaya ulaştık. İçeride bir kafes, kafesin içinde de park görevlileri vardı.
-Demek ki Bay Güvercin, kaçırdığı park görevlilerini burada saklıyor.
Hapşırdım.
-Güvercin radarım alarma geçti.
-Ya radarında bir sorun var ya da Bay Güvercin park bekçilerinin yanına kanatlı arkadaşlarını bırakmış.
-Yani sadece kuşlar! Hadi, kediyi kuşların üstüne salalım!
Tam içeriye girecekken Uğur Böceği beni durdurdu.
-Dur bakalım pisicik...çok kolay oldu.
Çatıya çıktık. Bay Güvercin'i buradan görebiliyorduk.
-Hâlâ binanın içindeymiş! Şimdi sen pencereyi aç, ben onu yoyomla etkisiz hâle getireceğim. Sen de boynundaki kuş düdüğünü al ve uzaklaştır. Akuma onda olsa gerek.
-Pekâlâ. Erken kalkan yol alırmış.
Pencereyi açtığım an, kahrolası alerjim yine alarma geçti. Hapşırdım. Uğur Böceği şaşırdı, sendeledi. Yoyo, Bay Güvercin'in kolundaki kuşu uçurdu, yere düştü. Bay Güvercin bize doğru döndü.
-İyi. Sanırım güvercini pek korkutamayacağız.
Aşağıya atladık ve onunla savaştık.
Şanslı Tılsım!
Avucuna bir şey düştü. Bu bir paraydı! Onu bir parayla mı yenecektik!? O da şaşırmıştı.
-Para mı? Bununla ne yapacağım ben?
Bay Güvercin bize saldırmaya hazırlandı.
-Kendine ikinci bir şans satın alabilirsin!
Düşünüyordu Uğur Böceği. Birden gözleri parladı, belli ki aklına bir plan gelmişti.
-Kara Kedi! Beni koru!
Takla atarak cips makinelerinin yanına gitti. Para atıp bir cips aldı. Paketi bana fırlattı. Ben de patlattım. Taneler Bay Güvercin'in üstüne düştü. Kuşların hepsi onun başına üşüştü. Uğur Böceği onu ayak bileğinden bağlayıp yukarıya baş aşağı çıkardı. Kuş düdüğü aşağıya düştü.
-Gaaah! Kuş düdüğüm!
-Kara Kedi! Şimdi!
Düdüğü aldım ama yine hapşırdım. Düdük uzağa uçtu. Uğur Böceği, Bay Güvercin'i bırakıp düdüğün üstüne atıldı. Ben de. Bay Güvercin de. İlk önce Bay Güvercin, sonra ben, en son da Uğur Böceği elini kuş düdüğünün üstüne koydu. Durum bu olunca Uğur Böceği, elimi tutup Bay Güvercin'in eline vurdu. Düdük kırılmıştı.
Artık kötülük yapmak yok küçük akuma!
İyileştirme zamanı!
Yakaladım!
Güle güle küçük kelebek!
Mucizevi Uğur Böceği!
Çak bakalım!
-Önemli bir işim var. Sonra görüşürüz Kara Kedi!

Gülünç Değil MucizeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin