Marinette
Uyandım. Yanı başımda bir demet gül vardı. Bir de- Dur bir saniye o bir mucize kutusu mu?
Kutunun kapağında bir not vardı.
Uğur Böceği olmayı hak eden tek kız SADECE AMA SADECE SENSİN.
Doğru, "Bana veremezsin." dememiştim. Adil oynuyordu. Kutuyu açtım. İçinde küpelerim vardı. Ciddiydi yani.
Sahi, ben dün gece onun üstüne fazla mı gitmiştim?
Küpeleri çekmeceme koydum.
-Üzgünüm Tikki... Üzgünüm Kara Kedi...
Annem elinde bir tepsiyle içeriye girdi.
-Kızım, sana kahvaltı getirdim. Ama sanırım sen yine yemezsin.
-Yoo, yiyeceğim. Öyle acıktım ki!
-Peki, dedi annem şaşırarak.
Kahvaltımı yerken anneme sordum.
-Anne, benim tasarım kulübü üniformalarım nerede?
-Dolabında. Neden sordun?
-Giyeceğim çünkü.
Annem daha da bir şaşırarak oradan ayrıldı. Ben de çekmeceme baktım. Sonra çekmecemdeki küpeleri el çantama attım. Giyindim, dişlerimi fırçaladım ve yola çıktım.-Tasarım Kulübünde-
Herkes beni gördüğüne sevinmişti. Ama Adrien o gün orada değildi.
Biz ders işlerken birden bina sarsıldı. Bu bir süper kötüydü. Öğretmen:
-Çabuk buradan ayrılın, bu bir acil durum, dedi.
Ben kızlar tuvaletine girmeyi seçtim. Küpeleri kulağıma taktım. Tikki ortaya çıktı.
-Uğur Böceği'ne ihtiyaç var!
-Bunu yapacağını biliyordum!
-Tamam ama yine de emin değilim. Öte yandan, Paris yok oluyor. Paris halkını hayal kırıklığına uğratmamam lazım.
-Eee, o zaman ne bekliyorsun?
-Sanırım altı ay aradan sonra ikinci beni çağırmamın zamanı geldi!
Tikki! Benekler!
Akumalıyı görmüştüm. Onu takip ettim. Akumalının attığı ışınlara karşı insanları savundum.
-Buradan çıkın! Çok tehlikeli! Ben sizi korurum!
Birden tanıdık bir ses işittim.
-Peki seni kim koruyacak Leydim?
Sesin sahibi Kara Kedi ile bakıştık. Sonra süper kötü bana bir ışın fırlattı. Işın yanağımı sıyırıp geçti. Yanağımı tuttum, kanıyordu.
-Kara Kedi...sen burada olmamalıydın...
Yoyomu çatıya fırlatıp uzaklaştım.Adrien
-Ah hayır, bekle!
Peşinden gittim. Ama birden süper kötü bana saldırdı. Onun izini yitirdim. Akumalı ile beraber Eyfel'e çıktık ve tepesinde dövüşmeye başladık. Birden bana gitarıyla ateş etti. Eyfel'den aşağı düşmeye başladım. Bu yükseklikten düşünce öleceğimi tabii ki de biliyordum.
Yavaşladığımı hissettim. Gözlerimi açtım.
-Öldüm mü? Burası cennet mi?
-Hayır.
Sesin geldiği yöne doğru baktığımda cennetimi göreceğim nereden aklıma gelebilirdi ki? Leydim orada dikiliyordu. Ayaklarımı yoyosuyla bağlamış, beni öylece tutuyordu. Hayatımı kurtarmıştı. Yanıma geldi.
-Hey, beni kurtardığın için teşekkür ederim Leydim. Bak, seni görünce tepetaklak oldum!
Onu öpmeye çalıştım ama o yoyosunu bıraktı ve yere düştüm.
-Bir şey değil.
Elimden tutup beni kaldırdı. Bu barıştığımız anlamına mı geliyordu?
-Süper kötü orada, Eyfel'in tepesinde. Oraya giderim Leydim ama...sadece seninle. Geliyor musun, diye sordum.
Uzattığım yumruğuma çaktı.
-Hadi gidelim kedicik.
Eyfel'e doğru yürüdük ve kulenin tepesine çıktık. Kötü Gitarcı, ejderhasıyla uçuyordu.
-Aklında bir fikir var mı prensesim?
-Evet, var. Ama bunu uygulamak için sana yeniden güvenmem gerek.
-Bana her konuda güvenebilirsin prenses.
-Bana söz ver: Ne zaman düşersem, beni tutacaksın.
-Bütün kalbimle söz veriyorum.
Bana baktı ve gülümsedi.
-O zaman tamam!
Eyfel'den aşağıya atladı.
-Leydim! Hayır!
Bana yoyosunu fırlattı.
-Kara Kedi, yakala!
Yoyoyu tuttum. Bir süre sonra tekrar Eyfel'e çıktı. Tekrar atlamaya çalıştı. İzin vermedim.
-Leydim...ne yapıyorsun?
-Dünyayı kurtarıyorum.
Tekrar aşağıya atladı. Ve tekrar yukarıya çıktı.
-Tamamdır!Marinette
Ejderha altımızdan geçerken aşağıya atladım ve yoyo ipiyle oluşturduğum düzenekle onu bağladım. Sırtına bindim.
-Uslu ol küçük timsah. Evet...işte böyle.
Birden bir ses duydum. Arkama baktım. Kara Kedi, ejderhanın sırtına atlamıştı. Yanıma geldi ve beni kendine doğru çekti. Kulağıma fısıldadı.
-Sen harikasın...
Birden sarsıldık.
-Benimle flört etmeyi keser misin, kontrolü kaybediyorum.
Eyfel'e çarptık.
-İyi misin Uğur Böceği, diye sordu Kara Kedi.
-Evet.
Yanıma geldi.
-Tepeye çıkmalıyız.
-Neyse ki işe yarar insanlar tanıyorsun.
Elini omzuma koydu.
-Sen ne yaptığını sanıyorsun?
-Seni havalara uçuruyorum.
Sopasıyla tepeye çıktık.
-Bunu yoyomla da yapabilirdim, biliyorsun değil mi?
-Hadi ama! Biz kedi ve böcek takımıyız.
-Ahem! Böcek ve kedi diyecektin, şimdi beni şuraya indir.
-Leydim ne dilerse.
Eyfel'in tepesine geldik. Kötü Gitarcı bana ateş etmeye başladı. Ama Kara Kedi önüme atladı ve gücü Kediclysm ile yok etmeye başladı.
-Teşekkür ederim...
-Hadi durma, sen de tılsımını kullan.
Şanslı Tılsım!
Elime bir saç düzeltici sprey düştü. Kara Kedi beni hemen yana çekti. Gizlendik.
-Saç düzeltme spreyi mi? Saçını mı yapacaksın?
Etrafa bakındım.
-Aslında...evet, yapacağım!
Spreyi Kötü Gitarcı'nın sallayıp durduğu saçlarına sıktım. Saçları önünde sertleşti.
-Göremiyorum! Göremiyorum! Kör oldum!
Yere düşürdüğü gitarı alıp kırdım. İçinden akuma çıktı.
Artık kötülük yapmak yok küçük akuma.
İyileştirme zamanı!
Yakaladım!
Güle güle küçük kelebek!
Elime saç spreyini aldım ve Kara Kedi'ye baktım. O da başından beri bana bakıyordu zaten. Beni yüreklendirmek istercesine gülümsedi. Spreyi havaya fırlattım.
Mucizevi Uğur Böceği!
Birden şiddetli bir uğur böceği patlaması oldu. Uğur böcekleri Paris'e yayıldı.
-Sevgili Paris halkı: Süper kadın kahramanınız Mucizevi Uğur Böceği...geri döndü!
Uğur böcekleri havaya uçtu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülünç Değil Mucizevi
FanfictionAdrien, Paris'teki tüm kızların aynı olduğunu düşünmektedir: Küstah ve Adrien hayranı. Bu yüzden babasının açtığı tasarım kulübüne gelmek istemez fakat Marinette'le tanışınca fikrini değiştirir. --- Genç Yetişkin (13-17 yaş arası) Dikkat: Kendine za...