Otuz İki / Trente Deux

2.1K 141 35
                                    

Adrien
Merdivenlerden inerken söyleniyordum.
-Adrien'ı bulmak çocuk oyuncağı!
Geri dönüştüm.
-Plagg, saklan!
Onu ceketimin içine attım. Binanın içindeki, tavandaki bir köprüde bizimkilerle karşılaştım. Nino bana sarıldı.
-Adrien!
-Nino, dedim ama benim aklım orada dikilen leydimdeydi. Sarılmayı kesip ona doğru yürüdüm.
-Mer-merhaba...
-Merhaba! İyi olduğuna emin misin?
Ona hayranlıkla bakıyordum.
-E-evet, iyiyim. Gerçekten... Ama evime gitmeliyiz! Bir hipnozcu babamın peşinde!
-Hemen gidelim. Kara Kedi'yle orada buluşacaktık.

-Malikânede-
İçeriye girdim.
-Nathalie? Babam nerede? O tehlikede!
Babam, merdivenlerin başında dikiliyordu.
-İyi akşamlar Marinette Cheng.
-Baba, bir hipnozcu senin peşinde! Buradan gitmeliyiz!
-Aklı yerinde olmayan bir hipnozcudan mı kaçacağım?
-Ama ba-
-Bence sen bugün yeterince duygu yaşadın. Nathalie, odadan çıkmadıklarına emin ol.
-Emredersiniz.

Marinette
-Oğlumun kusuruna bakmayın Bayan Cheng. Tıpkı annesi gibidir: romantik, duygusal ve fazla dramatik.
-Ama bir o kadar da haklı, biliyor musunuz? O adam çok tehlikeli!
-Burada en başarılı öğrencim beni korurken bana ne olabilir ki?
Elini omzuma koydu.

Adrien
-Babanın bir robot ya da onun gibi bir şey olmadığına eminsin değil mi, diye sordu Nino bana.
-Söz konusu babam olunca onun hakkında hiçbir şeyden emin olamıyorum, dedim.
Odama girdik. Nino etrafa hayranlıkla göz gezdirdi.
-Vay canına dostum, senin odandan küçük stadyumlar var!
Odamdaki banyonun kapısını açtım.
-Rahatına bak. Ben duşa gireceğim.
-Şimdi mi?
-Ne diyebilirim ki? Ben bir modelim!
Banyonun kapısını kapattım.
-Babam neden hiç beni dinlemiyor!?
Plagg! Pençeler!

Marinette
Bay Agreste ile beraber Adrien'ın fotoğraflarına bakıyorduk. Adrien yakışıklıydı ama o yakışıklılık Kara Kedi'de de vardı. Adrien'ın dürüstlüğü ve terbiyesine hayrandım. Onu seviyordum tabii ki de ama âşık değildim. Ama o bana âşıktı. Suratı, beni görünce domates gibi kızarmıştı.
-Nasıl? Harika değil mi?
-Eee...şey... Kim?
-Oğlum Adrien. Tam bir mükemmellik abidesi değil mi?
-E-evet, yani o kadar da- Ne diyorum ben, yani sadece tasarım kulübünde arkadaş olduğumuz için iyi tanıyorum o kadar!
-Küpelerini daha önce fark etmemiştim. Çok büyüleyiciler...
Tam küpeme dokunacakken neyse ki Kara Kedi aradı.
-İzninizle!
Yoyomu açıp onunla konuşmaya başladım.
-Kara Kedi! Neredeydin?
-Erm...şey...ben...Simon Der Ki'yi oyalıyordum!
-Ve... Kara Kedi?
-Başaramadım. Geliyor ve yalnız değil!
Telefon kapandı. O sırada camdan içeriye Kara Kedi girdi.
-Savunma sistemleri çalıştırılsın! Bütün pencereleri kapatın, kapıları kilitleyin! Hemen dediklerimi yapın!
Bay Agreste savunma sistemini çalıştırdı. Sonra Kara Kedi'ye sordu.
-Savunma sisteminden nasıl haberin oldu?
-Eee...şey...böyle bir evde bu...çok açıktı!
Bay Agreste üstelemedi.
-Savunma sistemini geçemezler, bu ev bir kale gibi sağlamdır.
Fakat o sırada hipnotize askerler, demir kapıyı kırdılar.
-Yedek jeneratör aktif edildi, dedi makineden bir ses.
-Savunma sistemi yetersiz, dedi Kara Kedi öfkeyle.
-Adrien ve Nino! Onları almalıyım!
Bay Agreste bir tuşa bastı. Duvardan iki kumanda çıktı.
-Nathalie, kumandalardan birini al. Ona sen eşlik edeceksin.
Nathalie ile beraber üst kata çıktık.

Adrien
Kumandalardan ötekini de ben kaptım.
-Sen de buradan ayrıl ve daha güvenli bir yerlere git!
-Hiç kimse bana emir veremez, süper kahramanlar bile!
-Sen de herkes kadar tehlikedesin. Başkalarından üstünmüş gibi davranmayı kes ve ne diyorsam onu yap!
Babam bu beklenmedik tepki karşısında şaşırdı. Ben de kendi cesaretime şaştım.
-Çok da sinirli... Bana birini hatırlatıyor...
Bıkkınlıkla oradaki pencereden dışarıya çıktım. Sonra odamdaki banyonun penceresinden içeriye girdim. Kapıdan konuşma sesleri geliyordu. Hemen geri dönüştüm geçirdim ve duştaki suyu açtım. O sırada da kapı açıldı.
-Adrien?
-Evet, dedim duştan sadece kafamı uzatarak. Hemen kızardı, renkten renge girdi. Galiba beni çıplak sanmıştı.
-Biz...buradan gidiyoruz. Çok...tehlikeli! Ayrılmalıyız!
-Önce giyinebilir miyim?
-Tabii ki de giyinebilirsin canım benim- Yani, demek istediğim elbette, giyinmek senin en doğal hakkın!
Kapıyı kapattı. Derinden bir "Oh!" çektim.

Gülünç Değil MucizeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin