Adrien
Kaçmıştı. Lanet olsun! Şimdi kim bilir nerelerde insanlara ve Paris'e zarar verecekti?
Gizli bir yere saklanıp o sihirli sözcükleri söyledim.
Plagg! Pençeler!
Hemen onu aramaya çıkacaktım ki insanların televizyon panosunda bir şey izlediğini gördüm. Ben de izlemeye başladım. Konuşan kişi Bayan Şanssızlık'tı!
-Şunu bilmelisiniz ki ben bir süper kötü değilim, ben bir süper kadın kahramanım. Tek istediğim şey Gabriel Agreste'e ve onun tasarım kulübüne yaptıklarının bedelini ödetmek. Ve bunun karşılığında Bana Tek Şans Tanıyan'a, Kara Kedi'nin mucizevi yüzüğünü vermeliyim. Onu yakalayıp bana getirirseniz pek memnun olurum. Kara Kedi'yle değil, benimle birleşin. Size bir zarar vermeyeceğim çünkü sizi seviyorum. O aptal kedi benim yerimi asla bulamaz. Size çok güveniyorum...
Ve ekrandaki video kapandı. Herkes bana baktı. Ellerimi havaya kaldırdım. Biri bana:
-Ellerini indir Kara Kedi, sen bir süper kahramansın. Seni asla o kıza teslim etmeyiz, dedi.
-Teşekkür ederim. Merak etmeyin, her zaman olduğu gibi Uğur Böceği ile ben, bu süper kötüyü de yeneceğiz.
Sopamla bir çatıya atladım. Çatılardan koşuyordum. Elimdeki sopayı açtım ve Bayan Şanssızlık'ın konumuna baktım.
-Aptal kedi, ha?
Leydim bir atölyenin içinde saklanıyordu. Oranın camla kaplı çatısına atladım. Oradaydı. Akumalı olduğu hâlde hâlâ çok güzeldi.
-Buldum seni, prensesim.
Saklandı. Ben de binaya girdim. Yavaş adımlarla etrafı gezerken bir kutu, onun üstünde de bir mektup gördüm. Mektubu alıp açtım.
-Yavru kedi kafeste, mi?
Birden kutunun içinden çıkan kelepçeler bileğimi bağladı. Ve Leydim yoyosuyla yanıma geldi, hem de şeytani kahkahalar atarak. Bana çok yaklaşarak:
-Şimdi...kim kazandı? Bana mucizeni ver! Onu istiyorum!
-Ben de leydimi istiyorum! Böceğimi, böceğimi geri istiyorum!
-Ben ondan çok daha iyiyim; onun korkularından, dile getiremediklerinden, uğradığı haksızlıklardan oluştum.
-Marinette, bu sen değilsin! Gittikçe Hawkmoth'a daha çok bağlanıyorsun, onun kuklasına dönüşüyorsun. Lütfen Marinette... Seni geri istiyorum. Üzülmene, kırılmana sebep olmuşsam özür dilerim.
-Hah, demek prensesini geri istiyorsun! O zaman gel de al!
-O zaman bu işi zor yoldan halledelim!
Ellerim kelepçeli olduğu hâlde, büyük bir gayret gösterdim ve kendimi savunmayı başardım.
Kediclysm!
Onu tuttum ama yere düştük ve yuvarlandık. Şansıma, ben onun üstündeydim.
-Artık benden aldığını, prensesimi geri alabileceğim! Kaybettin işte Bayan Şans-
Birden yakamdan çekti ve beni öpmeye başladı.
Bir saniye... O-BENİ-ŞU AN-ÖPÜYOR!
MARİNETTE ŞU AN BENİ ÖPÜYOR!!!
O...beni öpüyor...
Peki hangi hâli istedi bunu? Marinette mi, Bayan Şanssızlık mı? Marinette bana âşık olabilir miydi? Eğer öyleyse bu ne zamandan beriydi?
Kafamdaki soruları boş verip gözlerimi kapattım ve onu öpmeye başladım.
Onu öpmeyi bıraktığımda kalbim deli gibi çarpıyordu. Kediclysmli pençemin ona değmemesine özen göstererek onun üstünden kalktım.
-Marinette...akuma nerede? Lütfen, söyle bana...
Güldü.
-Akuma mı? Nerede olduğunu bilmek ister misin?
Yoyosuyla ayaklarımı bağlayıp beni fırlattı. Ve bana doğru bağırdı.
-KALBİMDE! BENİ KURTARMAK İÇİN KALBİMİ KIRIP ONU ALMAN GEREKECEK!
Ona acırcasına baktım.
-Sanırım formülü biliyorum!
Sopamı çevirerek ona doğru koştum.
-Kusura bakma prensesim, biraz canın yanacak. Ama sonra bana teşekkür edeceksin.
Onu duvara fırlattım. Duvara çok sert çarptı. Tekrar kalktı, yoyosuyla bana saldıracaktı ama bulamadı. Yoyo benim elimdeydi.
Onu yere attım. İçinden akuma çıktı. Akumayı kediclysmli pençemle sıktım. Külleri yere döküldü ve rüzgârda savruldu.
-Bayan Şanssızlık'ın akuması artık prensesime zarar veremeyecek.
Bayan Şanssızlık, Marinette'e dönüştü.
-Ben...neredeyim? Burada ne işim var? Kara Kedi? Burada ne işin var?
-Şey...Leydim, sen...
-Ben...
-Akumalandın.
Marinette iki elini yanaklarına koydu.
-Ah, bu korkunç bir şey! Sana zarar vermedim, değil mi?
-Yok canım, hayır, ne zararı, dedim yara izlerimi gizlemeye çalışarak.
-Kara Kedi. Yaklaş. Sana bir şey söyleyeceğim.
-Nedir?
Ona yaklaştığımda birden yanağıma bir öpücük kondurdu.
-Beni kurtardığın için teşekkür ederim.
Gittikçe kızarmaya ve kekelemeye başlıyordum.
-Aaa...yok ca-canım, ne demek...g-gö-görevimiz!
Yere düşmüş olan el çantasına baktım, eskiden Bayan Şanssızlık'ın yoyosu olan nesneye.
-Bu sanırım sana ait.
-Teşekkür ederim.
-Leydim?
-Efendim?
-Beni dudaklarımdan öperken Marinette miydin yoksa Bayan Şanssızlık mı?
-Ne? Ne öpücüğü? Hiçbir fikrim yok.
Demek ki hiçbir şey hatırlamıyordu. Hiçbir şey olmamış gibi beni öpmüş ve beni bunun şokuyla yalnız bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülünç Değil Mucizevi
FanfictionAdrien, Paris'teki tüm kızların aynı olduğunu düşünmektedir: Küstah ve Adrien hayranı. Bu yüzden babasının açtığı tasarım kulübüne gelmek istemez fakat Marinette'le tanışınca fikrini değiştirir. --- Genç Yetişkin (13-17 yaş arası) Dikkat: Kendine za...