On Bir / Onze

3.7K 227 16
                                    

Marinette
Tasarım kulübünden içeriye girdiğimde garip bir manzara ile karşılaştım. Adrien ile Max bir televizyonun karşısında Paris Mega Strike 3 oynuyorlardı. Diğer herkes ise onları seyrediyordu.
-Hah! Yine ben kazandım! En yüksek skor benim!
-Ne yapıyorsunuz, diye sordum.
Alya beni yanıtladı.
-Kulübümüzün sponsor olduğu bir yarışmaya katılmak için aday seçiyoruz.
-Ne yarışması bu?
-Video oyunu yarışması. Şu an en yüksek skor Adrien'a ait. Ondan sonraki ise Max. Bu yüzden ikisi gidecekler.
-Şunu bana tekrar anlat: Yani birisi Max'in skorunu geçerse, turnuvaya Adrien'la mı katılacak?
-Evet. Ama onu Adrien'dan başka hiç kimse geçemez. O bu oyun konusunda bir dâhi. Bu turnuva için tam bir yıldır çalışıyor.
-Ben aday olacağım!
Dediğimi duyan herkes bana baktı ve gülmeye başladı.
-Max'i yenebileceğini düşünüyor! Duydun mu Sabrina? Ay çok komik, diyordu Chloé ama kahkaha atmaktan konuşamıyordu.
Bense büyük bir kararlılıkla oyuncu sandalyesine oturdum. Adrien bana kumandasını verdi. Max ise yanıma oturdu.
-Oyunu kısaca anlatayım: Bir robot seçiyorsun. Sonra o-
-Onu düşman oyuncuyla savaştırıyorsun, onun aksiyon puanını alıp robotunu geliştiriyorsun. O kadar da boş değilim canım!
-İyi, oynamak için yeterli bilgiye sahipsin. Bakalım bildiklerin beni yenmene yetecek mi? İyi oynayan kazansın!
El sıkıştık.
Oyun başladığında hemen favori hareketlerimi sıraladım.
-Arkaya doğru yarım yumruk, dirsek hareketi! Üçlü tekme kombo! Marinette tarzı!
Ve onu yendim!
Herkes şaşkınlıkla bir bana bir ekrana bakıyordu.
-Onu yendi!
-Yenmek ne kelime!? Yerle bir etti!
Max üzüntüyle yerinden kalktı.
-Tebrikler Marinette. Turnuvadaki hakkımı sana veriyorum, tamam mı?
Adrien üzülmüştü.
-Max...
-Adrien, Marinette adil bir şekilde ikimizin de skorunu geçti. Onunla partner ol. Ben sadece biraz yalnız kalmak istiyorum. Bol şans Marinette. Ve sana da, Adrien.
Kapıdan çıktı. Bay Damocles:
-Paris Mega Strike 3 Version Super Fight video oyunu turnuvası için seçilen adaylarımız Marinette Dupain-Cheng ve Adrien Agreste'tir, dedi.
Adrien bana döndü.
-Artık partneriz, o zaman senin evde alıştırma yaparız.
-Olur.

-Ders Çıkışı-
-Evvet! Turnuvaya katılabildim! Çok eğleneceğim!
Tikki el çantamdan çıktı.
-Eğer eğlenmek istiyorsan bunun başka yolları da var.
-Ne demek istiyorsun Tikki?
-Max o turnuvaya katılmayı çok istiyordu. Alya aylardır çalıştığını söylemişti.
-Evet haklısın. Ama biraz hızlanalım Tikki, Adrien evime gelecekti. Dur bir saniye, Adrien-evime-gelecek, ah bu olamaz! Bu bir felaket!
Evde beni korkunç bir manzara bekliyordu: Kara Kedi'nin fotoğrafları odamın her yerindeydi.
-Hemen odamı temizlemeliyim!
-Korkma, hemen çat kapı gelecek değil ya!
-Haklısın Tikki.
O sırada zil çaldı.
-Tikki, bütün resimleri toplamalıyız! Adrien, Kara Kedi'ye âşık olduğumu bilmemeli!

Adrien
-Marinette ve ben Paris Mega Strike video oyunu turnuvasının finalistleri olduk.
-Gerçekten mi? Hiç şaşırmadım, sonuçta ustasından öğrendi. Tom tarzı, bu ya, dedi Bay Dupain.
Bu aileyi seviyorum. Kızını daha çok seviyorum.
-Marinette bize turnuvadan hiç söz etmedi, dedi Bayan Cheng.
-Zaten bugün aday olduk.
-Sen Bay Agreste'in oğlusun değil mi? Model olan-
-Anne!
Ünlü olduğumun her yerde söylenmesinden hoşlanmıyordum. Marinette de bunu biliyordu.
-Yukarıya gelsene Adrien.
-Tamam.
Yukarıya, Marinette'in odasına çıktık. Oyunu açtık. Marinette'in bilgisayarından oynayacaktık. Oyun kumandasını almaya çalışırken elim onun eline değdi. Panikledim. Sonra ikimiz de birer kumanda aldık ve oyuna döndük.

Marinette
-Vay canına, bu oyunda çok iyisin. Yine başardın!
-Yok canım, birlikte başardık.
-Nee? Ben oynamadım ki. Her şeyi sen yaptın.
Döner sandalyede kendini geriye attı.
-Sen harika bir kızsın Marinette. Sadece video oyunlarında değil, her şeyde. Ben sana göre değersiz ve beceriksizim.
Bana âşık olduğunu elbette biliyordum ama bu kadarı da fazla yani.
-Ha-hayır, sen de iyi oynuyorsun. Asıl ben iyi değilim. Yani-
Birden annem ve babam içeriye girdiler.
-Size kızımın yaptığı kurabiyelerden getirdim, Bay Agreste. Nasıl olmuş söylersiniz.
Ben öfkeden köpürüyordum. Adrien beni sakinleştirdi.
-Marinette...bir şeyler yesek?
-Aaa...tamam.

-Dışarıda-
Parktaki bankta oturuyor, kurabiye yiyorduk.
-Kusura bakma. Ailem etrafımdayken rahat davranmak imkânsız hâle geliyor.
-Bana da olur öyle şeyler. Kurabiyelerin çok güzel.
-Teşekkürler. Artık geri dönsek?
-Bakalım yüksek skoru geçebilecek miyiz?
Birden bir robot parka girdi.
-Turnuva için açık hava reklamı yapıyorlardır umarım.
-Bana hiç de reklam gibi gelmedi.
Robot bize doğru ateş etti. Yere düştük. Adrien üstümdeydi. Kalktı, beni de kaldırdı.
-Gidelim buradan. Elimi bırakma.
Ama ben elini bıraktım.
-Adrien saklan! O benim peşimde!
-MARİNETTE!
-Beni takip etme!

Adrien
Robot, Marinette'in peşinden parktan çıktı.
-HAYIR!
Bir ağacın arkasına saklandım. Plagg ortaya çıktı. Bana manalı bir bakış atıyordu.
-Biliyorum, "Beni takip etme!" dedi ama ben-
-Yine karşı koyamadın değil mi? İlle de onun beyaz atlı prensi olacaksın.
-Beyaz değil kara.
Plagg! Pençeler!
Robot boş boş dolanıyordu, demek Marinette'in izini yitirmişti. Marinette'i evine doğru giderken gördüm. Onu evinin kapısının önünde yakaladım.
-Hey, tehlikedeymişsin diye duydum. Ama merak etme, benimle güvende olursun.
Elini öptüm. Elini elimden panikle kurtardı.
-Evet...biliyorum. Niçin buradasın?
-Bir robot senin peşindeymiş diye duydum. Ama korkma, ben seni kurtarırım.
Bir yandan da ona kaslarımı gösteriyordum.
-Bu beni rahatlattı.
Elimle onu duvara hapsettim.
-Ama biraz yardıma ihtiyacım var. Bir süper kahramana yardım etmek ister misin?
Bana sırtını döndü.
-Peki ya Uğur Böceği? Siz bir ikili değil misiniz?
-O şu an gelmedi. Yani bugün sen benim Uğur Böceği'm olabilirsin.
Bana döndü.
-Ben ve sen? Paris'i kurtarmak? Teşekkürler, almayayım.
-Benim için de en iyisi evinde güvenle beklemendir, Prensesim.
Kıkırdadı.
-Sen ne güzel, ne tatlı bir şeysin ya. Böyle gülmeyi nereden öğrendin?
-Kıskandın mı? Kusura bakma ama bunun kursu yok. Hadi, dünyayı kurtarmaya geç kalacaksın.
-Senin yanından ayrılamıyor insan. Görüşürüz Prenses.
Uzaklaşıp kayboldu. Ben de arkasından bayağı bir güldüm.
-Vay canına! Kara Kedi sana çok değer veriyor olmalı.
-Evet. Her neyse, ben Paris'i kurtarmalıyım. Benekler!

Gülünç Değil MucizeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin