BÖLÜM 1
Özledim...
Duyduklarından, gördüklerinden daha fazla özledim
Sevdiklerinden, nefret ettiklerinden daha fazla özledim
Sen Azrail ile giderken bir an durdum ve seni izledim...
Kan kokusu alıyorum, keskin bir koku bu. Alıştım artık buna. Bir de kulaklarımı parçalayacak kadar güçlü bir çığlık. Bu annemin sesi değil, bir yabancının sesi ama o lanet olası bir suçlu. Ben ona doğru ilerlerken ışık bile titriyor. Bu yaptığım benim için bir ilk değil, benim korkmam gerekmiyor. Benim ışığa ihtiyacım var ama onun yok. Onun yüzüne son kez bakmak istiyorum. Gözlerini bağladım, vücudu yara bere içinde. Acı içerisinde beni bekliyor. Ölmeye bir adım daha yaklaştığının farkında değil. Sonbaharın soğuğunda incecik, mor elbisesiyle çok fazla dayandı. Daha öncekilerden farklı bu. Azrail ile inatlaşıyor sanki. Onun kim olduğunun bir önemi yok. Birazdan o da diğerleri gibi ölecek. Nedensiz bir şekilde hem de. Tek suçu kıvırcık saçlı ve güzel olması.
Akşamı çoktan geride bıraktık. Geceye doğru ilerlediğimiz zamanda kapıyı açtım, karşımdaydı, işte oradaydı. Ağlaması kesilmişti ama hala titriyordu. Elimi vücuduna attığımda geri çekilemedi bile. Azrail gelmişti artık. O şiiri duyuyordu. Her insan ölmeden önce bile iyi bir şeyler duymayı hak eder. Bende ona duyması gerekenleri fısıldıyorum. İstediği de buydu zaten. Yavaşça kulağına doğru eğildim. Kıvırcık saçlarını kulağının arkasına attım. Teni onunkine benziyordu. Sevdiğim kadının tenini bana tekrar hatırlattı. Kafam karışıyor. Artık onunla sevdiğim kadını ayıramıyorum. Delilik başlangıcı, bunama çok ciddi olabilir ama ben iyiyim. Gözlerimi kapatıp onu hayal etmem yetiyor doğru kişi ile yanlış kişiyi ayırt etmek için ve bu kız gerçek değil. Onun bir yansıması. O ölmeyi hak ediyor. Bunu ona söylemedim daha. Fakat anladı. Gözlerinden tekrar yaş geliyor. Bu hayatta en sevmediğim şey birinin yanımda ağlamasıdır. O şu an bunu yapıyor. Dayanamıyorum. Saçlarını okşamaya başladım. Biraz daha sakinleşti ama ölüm korkusu çoktan sarmıştı onu. Benim vazgeçmeyeceğimi de anlamıştı. Sevdiğim kadına kavuşmak için onu kullanıyorum. Aşk nedensiz bir duygudur. Bunu istesem de ona anlatamam. Sevdiğim kadına da anlatamadım zaten. Beni anlamamayı seçti. Belki de ben ona anlatamadım bilemiyorum. Bildiğim tek bir şey var onun başıma gelen en güzel şey olduğu, onu fena halde özlüyorum.
Karşımda hiç kimse onu taklit edemez. Bu kız tıpkı onun gibi giyinmiş, onun gibi yapmış saçlarını hatta onun gibi konuşuyor. Fakat ben biliyorum, o gerçek değil. O bir yansıma. Şimdi onu var olduğu haline çevireceğim. Yanımda getirdiğim tıraş makinesiyle saçlarını kazıyacağım. Makineyi çalıştırdığımda bağırmaya başladı. Onu keseceğimi düşündü belki de. Bu kötü hissi ona vermeyi hiç istememiştim halbuki. Tekrar fısıldadım kulağına "Canını acıtmayacağım." Etkisi oldu. En azından titremesi geçti ama hala ağlıyor. Bağırmanın ona bir şey katmayacağını anlamış olmalıydı. Bu kız da, diğerleri de bir türlü anlamadılar. Bu onların çığlığı değil, bu ölümün çığlığıydı aslında. Tekrar eğildim kulağına doğru. Makineyi kapattım ama. Ona bunu yaparken korksun istemiyorum. "Gerçekten canını acıtmayacağım." Bu sefer beni anladı ve sustu. İkimizin de gözlerinden yaşlar geliyor. O hıçkıra hıçkıra ağlıyor ben susarak ağlıyorum. O beni anlamıyor ama ben onun neler hissettiğini anlıyorum. Ölümü tatmak nasip olmadı. Bir gün onu saygıyla karşılayacağım ama şimdi değil. Azrail buraya benim için gelmedi. Son kez dokundum onun kıvırcık saçlarına. Makineyi tekrar elime aldığımda onunda sesi kesilmişti. Sanırsam o da ölümü saygıyla karşılamaya başladı. Saçları tutam tutam elime düşüyordu. Derisindeki beyazlıklar ve boşluklar ortaya çıkmaya başladı. Yıllardır özele baktığı saçları artık yoktu ve eminim ki bu onun umurunda bile değil.
"Beni nasıl öldüreceksin?"
Bu soru benim duymak istemediğim tek soru bu hayatta. Cevabı benim için çok basit ama onlar için değil. Ölüm hep acıdır. Fakat insanlar canları yanmadan ölmek isterler. Bende kimsenin son arzusunu geri çevirmem.
"Merak etme canın acımayacak. Canının yanmasını istemem."
Sustu çünkü bu onun içini ferahlattı. O da diğer insanlar gibi en az acıyı istiyor ama ben farklı düşünüyorum. Acının azı ya da çoğu olmaz. Bir kez acıdı mı canın onun acısını hep hissedersin. Benim hala canım acıyor. İntihar ederek acıma son verebilirdim ama acı artık bana zevk vermeye başladı. Bu zevkin doruklarındayken vazgeçemem. Ters çevirdim onu artık yüzünü görebiliyorum. Değişmiş, artık ona benzemiyor. Buna tam olarak karar veremiyorum. Çünkü çok uzun zaman oldu sevdiğim kadını görmeyeli. Yüzünü çok fazla hatırlamıyorum. Tek hatırladığım kıvırcık saçları ve kara gözleri. Bu kadının saçları yok artık ama gözlerine bakmam lazım. Bana hala onu hatırlatıyorsa çözüm belli. Kafasındaki bezi çözdüm. Sulanmış ve kızarmış gözleri bana bakıyordu. Masumca bir bakış yüreğime dokundu. Hayır, artık ona benzemiyor. En azından hatırladığım kadarıyla. Konuşana kadar gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmadı.
"Seni sevmiştim."
Sevmek, aşık olmak güzel bir duygu bunu asla yadırgamıyorum ama bağlanmak ve tutku başka bir şey. Ben bu ikiliyi savunuyorum. Ona da öyle söyledim zaten.
"Aşık olmak güzel bir duygu. En azından sevdiğin adamın elinden öleceksin. Ben bunu hiçbir zaman tadamayacağım."
"Neden? Onu da mı öldürdün yoksa?"
"Hayır, her şeyin sonuncusu en sevdiğindir."
"Onu da öldüreceksin."
"Evet" derken kekeledim. Halbuki basit bir kelime. Fakat anlamı farklı. Onu öldürmekten bahsediyorum. Çünkü onun acı çekmesini istemiyorum. Bunu çok düşündüm, her gece, her gün, her saniye aklımdan çıkmadı. Sevdiğin insanın acı çekmesini istemezsin ama sadece seni anlayana kadar. Eğer bir gün beni anlarsa, işte o gün vazgeçerim. Şimdi polisler, insanlar benim peşime düşecek çünkü bu üç oluyor. Fakat benim olduğumu asla anlayamayacaklar. Çünkü ben onlardan daha zekiyim.
Kollarımın arasında duruyor. Artık veda vakti geldi sanırım. Sesimin titrememesi için birkaç defa öksürdüm. Son konuşmalara her zaman önem veririm. Mesleğimin getirdiği bir zorunluluk diyelim. İnsanlarla fazla haşır neşir oluyorum. Olumlu veya olumsuz bu önemli değil.
"Hazır mısın?"
Derin bir iç çekiş. Cevap vermese de bu bana hazır olduğunu anlatıyor. Yine de gözlerinin içine baktım. İstediğim bana bir cevap vermesiydi. Fazlasını bile yaptı. Önce gülümsedi, sonra göz kırptı bana. Azrail hemen yanımda duruyor gibi. Fakat o da huzursuz. Titrek bir ses adımı söylerken irkildim. Bir an Azrail'in benimle konuştuğunu düşündüm, yanılmışım. Onun yüzüne baktım. Dudakları titriyordu ama sesi çıkmıyordu. Ellerimle yüzünü okşadım.
"Son şiiri bana okur musun?"
Ona anlatmak istiyorum ama bu seferde benim sesim çıkmıyor. Bunu bilmemesi lazım. Nereden öğrendiğine dair en ufak bir fikrim yok. Ondan açıklama isteyemem. Çünkü sadece ölmek üzere olan insanların son istekleri olur. Bu merakımı gidermenin tek yolu onu öldürmemek. Bu düşünce aklımdan geçti ama yapamam. Ölen kızlara şiir okuyup onlar öldükten sonra yanlarına bir şiir yazdığımı nereden biliyor? Gözlerimde hiçbir şey canlanmıyor. Belki de bu işe bir son vermek lazım. Elime şırıngayı aldım. Zamanı çoktan gelmişti. Koluna sapladığımda irkildi. Şırıngadaki zehri yavaş yavaş bırakırken fark ettim ki artık sesim çıkıyor, hem de istemsiz bir şekilde.
Özledim...
Uzun zaman oldu sen göçüp gittin buralardan
Ha üzerimdeki yorgunluk mu? Seni bekliyordum da ondan
Halime aldırma, çocuksu bir sevdaydı bende olan
Sen geldin ya tekrardan, varsın olsun olacak olan
İstediğini yaptım. Duymak istediklerini söyledim. Ruhunu okşadım, kalbine dokundum. Hala bana bakıyor. Fakat gözlerinin kapanmaya çalışmasına rağmen gözbebeklerinin küçüldüğünü görebiliyorum. Suretim ona bulanık geliyor artık. Benim gözlerimi seçemiyor ama yine de bakıyor. Onun amacı buydu, ölürken bile amacı için uğraşıyor ve Azrail'in ışığını gördüğü zaman son söyledikleri aklımdan çıkmıyor.
"Özlem, güzel bir ismi varmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özledim
Mystery / ThrillerAşk için öldüren bir katil... Size sevmenin saçma bir şey olduğunu söylese inanır mısınız? İnanmazsınız. Çünkü her şeyin sonuncusu en sevdiğindir...