Bölüm 15

2 0 0
                                    


Özledim...

Şarkılar sessiz kalıyor ben söylerken

Kuşlar alçaktan uçuyor ben onları izlerken

Sonbaharın güneşi daha fazla yakıyor

Ben kara kışı beklerken

Bu da bir şok ve bu diğerinden daha hızlı geçecek. Çerez'in söyledikleri insanların kulağına hoş ve bir o kadar da anlamsız geliyordu. Yine aynı tip bir cinayet gibi gözüküyordu. Saçları kazılmış bir kadın muhtemelen kıvırcık saçlı, vücudunda darp izleri ve yine o son şiir hem de aynı mor kağıda yazılmış. Belki de Çerez haklıydı ve bunu görebilecek kadar da yetenekli bir insandı diye düşünüyordu Yağmur. Sabaha karşı Kemal Müdür'e bu fikrini söylediği için Kemal Müdür bu soruyu sormak istemiyordu. Çünkü cevabını almıştı. Bunun için gönüllü Yağmur oldu. Çerez'i gayet iyi tanıyordu. Böyle bir şey varsa aklında mutlaka bir nedeni vardır diye düşünüyordu. Diğerleri de nedenini merak ediyordu. Sadece sessizliği bozacak birisine ihtiyaçları vardı ve Yağmur o merak edilen soruyu sordu.

"Bunu da nereden çıkardın Murat? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun tüm kanıtlar aleyhindeyken?"

"Yazdığı şiir farklıydı çünkü."

"Nasıl farklıydı?"

"Şiirde ne diyordu..."

Kasımda geçti tıpkı Ekim gibi

Aylar birer birer yitiriyor değerini

Leyla'nın Mecnun'u bıraktığı gibi

Aslı'nın Kerem'i sevdiği gibi

Yaşayarak seviyorum seni

Canımdan bir parça öte

Issız bir limanda bekleyen bir gemiyim bekliyorum seni...

"Nesi farklı yani şimdi bunun?"

"Birincisi şiir Özledim ile başlamıyor. İkincisi tüm şiirler dört mısradan oluşuyordu ve üçüncüsü verilen duygu farklı."

"Belki de stilini değiştirmiştir, olamaz mı?"

"Bu denli duygusal iş yapan biri asla stilini değiştirmez."

Tartışmayı yine Kemal Müdür'ün çalan telefonu bölüyordu. Arayan Ahmet Kuleli'ydi. Kemal Müdür hemen telefonu açıp hoparlöre verdi. Söyleyeceklerini herkesin duymasını istiyordu.

"Efendim Ahmet."

"Müdürüm maktulün ölüm nedeni belli oldu."

"Neymiş?"

"Yine aynı zehre bağlı kalp krizi."

"Tamamdır Ahmet. İşin bitince Merkeze gel."

"Peki Müdürüm."

Gözler tekrardan Çerez'in üzerine çevrilmişti. İşte bu durumu açıklayamıyordu ama kendinden emindi. İnsanlar belki onun bu sefer yanıldığını düşünüyordu ama bu onun umurunda değildi. Bunca yıl zaten kendini ispatlamıştı. Şimdi ise haklı olduğunu ispatlama zamanıydı. Her ne kadar tüm deliller aleyhinde olsa bile. Canını sıkan tek şey Yağmur'un dalga geçer gibi gülümsemesiydi. İşte bunun için bir önerisi yoktu. Yağmur yine dalga geçer bir ses tonuyla sordu Murat'a;

"Ee Çerez Bey bunu nasıl açıklayacaksınız?"

"Medyadan haber alan birisi de bunu yapabilir. Gider aynı zehirden bulur, yine aynı şekilde cinayeti işler. Tek yapamayacağı şey ilhamı taklit etmektir."

Murat'ın şair gibi konuşması Seda'yı etkilemişti. Uykulu gözleri artık Çerez'e bir tutkuyla bakıyordu. Onu, huzuru dinliyormuş gibi dinlemeye başladı ama şansına çalan kapı ve içeri giren bayan görevli buna engel olmuştu.

"Müdürüm."

"Söyle kızım."

"Biraz önce bir telefon aldık, katille ilgili. Biri katilin adını ve soyadını söyleyip kapattı."

"Arayan kimmiş peki?"

"Bilmiyoruz Müdürüm. Numarayı takipte edemiyoruz."

Kemal Müdür ve ekip hemen yukarı kata çıktılar. Selim çoktan bilgisayarın başına geçmiş verilen ismi araştırıyordu. Nefes nefese kalmış olan Kemal Müdür sordu;

"Kimmiş Selim?"

"Samet Soyalp diye birisi Müdürüm. Sicili temiz ama. Bir suç yok."

Selim bilgisayarın ekranını çevresindekilere çevirdi. Herkes ekranda gördüğü resme katilmiş gibi bakıyordu. Seyrek saçlı, tahmini 1.72 boylarında, hafif kirli sakallı fotoğrafa uzunca bir bakış attılar. Kemal Müdür neredeyse ezberlemişti artık ve şimdi hızlı olması gerekiyordu. Selim'e baktı.

"Bir adresi var mı?"

"Var Müdürüm. Hemen yazıp veriyorum."

Kemal Düzgün eline kağıdı alır almaz adımlarını atmaya başlamıştı bile. Hiç gerçeklik payını sorgulamadan hızla ilerliyordu. Tek söylediği "Ahmet'e olay yerini haber verin oraya gelsin hemen." Tam kapının ağzından çıkacaktı ki duraksadı. Arkasını döndüğünde Metin, Yağmur ve Murat ellerini bağlamış kendisine bakıyorlardı. Bir an için onlarında birer polis olduğunu unutmuştu. Gözündeki CİA imajı birden değişmişti.

"Geliyor musunuz?"

Metin hemen belindeki silahı çıkardı.

"Tabi ki de Müdür Bey"

Yağmur ile Metin, Kemal Müdür'e doğru ilerlerken Murat olduğu yerde kalakaldı. Biraz geçte olsa Murat'ın yanlarında olmadığını fark ettiler ve duraksadılar. Herkes Çerez'e bakıyordu. Neden yürümediğini düşünüyorlardı. Ellerini iki yana salladı önce Çerez. Acele ettiklerini biliyordu. Daha ortada bir neden yokken hangi nedenle kimi tutuklayacaklardı ki? En sonunda düşüncelerini bir tarafa bırakmak zorunda kaldı.

"Tamamdır geliyorum."

Merdivenleri hızla inerlerken Metin, Murat'ın kolundan tutup durdurdu onu. Ne olduğunu anlamamıştı bile Murat. Herkes acele ile aşağı inerken onlar merdivenin ortasında bir başlarına kalmışlardı ve bunun nedenini merak ediyordu Murat.

"Ne oldu Martin?"

"Sana bir şey söylemem gerek."

"Seni dinliyorum."

"Gamze haklı olabilir."

"Hangi konuda?"

"Belki de biri, bizi buraya çekmek için bilerek yapmıştır bunu."

"Bunu da nerden çıkardın şimdi?"

"Biz dün akşam Aslı ile boşuna buluşmadık."

"Nasıl yani? Ne demek oluyor şimdi bu?"

"Onu bulmaya çok yaklaştım Murat, kardeşimi bulmaya çok yaklaştım."

"Bunu merdivenin ortasında konuşmayacağım seninle Martin. Gel hadi şu işi halledelim, senin ifadeni sonra alacağım."

"Tamam hadi gidelim."

Merdivendensanki ikiz kardeşlermiş gibi iniyorlardı. Çerez rahat durmuyordu ama. Ekibeyetişene kadar sürekli "Demek bana haber vermeden işlere kalkışırsın he"diyerek dert yanıyordu Metin'e    

ÖzledimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin