Özledim...
Gözlerini karasına baktığım an anladım
Sesindeki titremeyi duyduğumda ağladım
İçimdeki o hissi söküp almaya kalkışmayın
Aşkta olmasa bilmem ne yaparım
Gamze Tokgöz'ün sert bir şekilde klavyeye basması Mete'yi rahatsız etmeye başlamıştı. Elindeki kalemi masaya bıraktı Mete ve oturduğu yerden kalkarak Gamze'nin yanına doğru yürümeye başladı. Yarı yola geldiğinde duraksadı. En sevdiği şeyi yapmak için hazırladı kendini. Parmak uçlarının üzerinde yürüyerek Gamze'nin arkasına geldi. Gamze kendini o kadar çok kaptırmıştı ki yazmaya Mete'nin geldiğini fark etmedi bile. Kendi kendine şarkı mırıldanıyordu. Mete, Gamze'nin en boş anını yakalamıştı ve bunu kaçıramazdı. "Gamze!" diye bağırınca Gamze neredeyse oturduğu yerden düşecekti. Mete'nin kahkahaları Gamze'nin çığlıklarını bastırıyordu. Baya eğlenmişti Mete. Gamze yerinden kalkıp Mete'nin üzerine gitmeye başladı ama Mete hala kahkaha atıyordu. Gamze'nin gözlerindeki sinir bir anda yerini neşeye bırakmıştı. İkisi de kahkaha atmaya başladı. Birlikteyken çok eğleniyorlardı. İçeri bir anda sinirli bakışlarıyla Murat Türker girince ikisi de aniden sustu. Murat sinirli gözlerini ikisinin üzerine dikmişti. Sert bakan bir insandı. İnsanlar genelde ondan çekinirdi. Murat ağır adımlarla odasına doğru giderken arkasından Kemal Müdür girdi içeri. Gözleriyle Gamze'yi arıyordu. İyice kıstığı anda anca fark edebildi Gamze'yi. Kafasıyla sadece gel işareti yaptı. Gamze'de zaten Kemal Müdür'ün onu çağırmasını bekliyordu. Hemen masanın üzerinde ki dosyalara sarıldı. Giderken Mete arkasından seslendi;
"Ne iş?"
"Gelince anlatırım" diye geçiştirdi Gamze Mete'yi. Gamze, Kemal Müdür'ün arkasından ilerlerken Mete'de geçip yerine oturdu. Masasında duran kahveden bir yudum aldı sonrada yüzünü ekşitti. Kahvesi uzun zamandır masanın üzerinde duruyordu, soğumuştu. Gamze koşar adım Kemal Müdür kapısını kapatmadan yetişti. Kemal Müdür'ün yerine oturmasını bekledi. Kemal Müdür yine bir şey söylemeden elini uzattı. Gamze dosyayı verirken "Buyur Müdürüm" deyince Kemal Müdür konuşmaya başladı.
"Şimdi dosyayı teker teker okutturma bana Gamze. Neler buldun anlat bakalım."
Gamze dersine çalışmamıştı aslında. Fakat ezberi iyi olan biriydi. Bir şeyi bir kere okuması yetiyordu ona. Şanslıydı ki bu sefer tüm dosyayı üç kez okumuştu. Hatta Mete onu rahatsız ettiği sırada bulduklarını teker teker yazıyordu heyecanlı bir şekilde. Gözleriyle dosyayı süzdü önce. Fakat ihtiyacı olamadığını fark ettiği anda öksürdü. Sesine hakim olmak isteyen bir duruşu vardı ve başladı konuşmaya.
"Yağmur Karamanlı"
Kemal Müdür araya girip sözünü kesti Gamze'nin.
"Önce Çerez'den başla. En çok onu merak ediyorum"
"Peki Müdürüm siz nasıl isterseniz."
Kemal Müdür hırs yapmıştı. İçine bir tülü sindirememişti. En son da Murat'ın söyledikleri onun için bardağı taşıran son damla olmuştu. Hakkındaki her şeyi öğrenmek ona karşı olan davranışlarını değiştirebilir diye düşünmeye başlamıştı.
"Murat Türker, 37 yaşında. Ankara doğumlu. Meslekte bilinen adıyla Çerez. Öğrendiğim kadarıyla bunu eski bir müdürü takmış ona. Asıl ün yapmasının nedeni Almanya'da Türklere karşı yapılan cinayetleri çözerek göstermiş. Fakat yöntemleri yüzünden olaydan alınmış. Türkiye'ye döndüğü zamanda Ankara Emniyetinde çalışmaya başlamış. Genelde özel dosyalara falan bakıyor. Şu anki gibi. Yağmur ve Metin ile de İngiltere'de tanışmışlar. Birlikte bir cinayeti araştırmışlar."
Kemal Düzgün'ün duydukları kendisini bayağı etkilemişti. Derin bir nefes aldı. İki dakikalık bilgi bile Çerez'i kıskanmasına yetmişti. Diğerleri ile tanışmadığı için onlar hakkında pekte bir ön yargısı yoktu. Ellerini masanın üzerine koydu. Tekrardan derin bir nefes aldı ve parmaklarını kütletmeye başladı. Gayet sakin bir tavır almıştı. Kibar bir ses tonuyla "Devam et Gamze" dedi. Gamze, Kemal Müdür'ün hareketlerine aldırmadan devam etti.
"Yağmur Karamanlı, 34 yaşında. Ailesi onu evlatlık almış Müdürüm. İşin kötü tarafı da üvey ailesini de trafik kazasında kaybetmiş. Anlayacağınız yine tek başına kalmış. Eğitiminin çoğunu İngiltere'de tamamlamış."
"Ailesi onu çok sevmiş olmalı."
"Büyük ihtimalle Müdürüm."
"Peki diğer çocuk Metin?"
"O da 37 yaşında Müdürüm. Ne tesadüftür ki o da Türk anne ve Alman bir baba tarafından evlatlık alınmış. Fakat üvey annesi öldükten sonra Türkiye'ye gelmiş. Bölümünü birincilikle bitirmiş. Kariyerinde çok fazla birincilik var zaten."
Kemal Düzgün duydukları karşısında fazlasıyla şaşkındı. Sanki çalışacağı insanları değil de suçluları araştırıyormuş gibi hissetti kendini. Masanın üzerine koyduğu ellerini gözlerine götürdü. Buğulu gözlerini silkeledi. Daha sonra da kabarık saçlarının arasına daldırdı ellerini. Yorulmuş bir hali vardı. Sürekli susmayan telefonlardan bıkmıştı. Polislik kariyerinde hiç bu kadar yorulmamıştı. Bazı günler kariyerini bitirmeyi düşünse de bundan kolayca vazgeçiyordu. Derin bir nefes alıp Gamze'ye "Sen çıkabilirsin kızım" dedi. Gamze tam kapıyı açarken Yağmur Karamanlı ile çarpışınca, Yağmur'un ellerindeki dosyalar yere düştü. Kemal Düzgün gözlerini kısıp olan biteni izlemeye başladı. Yağmur ve Gamze eğilmiş dosyaları yerden topluyorlardı. Gamze kısık bir sesle özür diledi. Yağmur daha mütevaziydi bu konuda.
"Asıl ben özür dilerim"
Gamze selam verip dışarı çıkarken kapıyı da arkasından kapatmıştı. Yağmur Karamanlı ise sessiz adımlarla Kemal Düzgün yazan masa isimliğine doğru yaklaştı ve elini uzattı.
"Merhaba Kemal Bey. Ben Yağmur Karamanlı."
Kemal Müdür'ün beklemediği bir anda gelmişti Yağmur. Daha konuşalı bir saat bile olmamıştı. Yağmur, merkeze sağlık sorunları nedeniyle biraz gecikeceğini bildirmişti. Kemal Müdür de bu yüzden biraz şaşkındı. Yağmur'un eli hala havadaydı. Kemal Düzgün bunu fark eder etmez hemen elini uzattı.
"Merhaba Yağmur Hanım, Kemal Düzgün"
"Memnun oldum Müdürüm."
"Bende."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özledim
غموض / إثارةAşk için öldüren bir katil... Size sevmenin saçma bir şey olduğunu söylese inanır mısınız? İnanmazsınız. Çünkü her şeyin sonuncusu en sevdiğindir...