Bölüm 20

2 0 0
                                    

Özledim...

İsmini unutup silmek istiyorum

Gördüğüm kabuslar bitsin istiyorum

Uğruna döktüğüm gözyaşlarım için

Yağmurun huzurunda af dilemek istiyorum

Hava çoktan kararmıştı. Yorgunluk baş göstermiş, Yağmur ve Metin inzivaya çekilmişti. Murat ise kafasını toplamak için kendini dışarı atmıştı. İstanbul sokaklarına dolaşıyordu. Hava kararmadan önce Metin, Murat'ı arayarak akşam yemeğine, evine davet etmişti. Zaman daha da ilerlemeden Murat, Metin'in kapısını çaldı. Büyük bir özlemle karşıladı Metin, Murat'ı. Hemen içeri aldı misafirini. Murat şöyle bir etrafa göz gezdirdi ama ortalıkta ne bir masa vardı ne de bir yemek kokusu.

"Yemek yapmasını hala öğrenemedin değil mi?"

"Gerek yok be Çerez. Sen yapıyorsun nasıl olsa."

"Ben bu sefer misafirim oğlum. Şimdi de mi bana yaptıracaksın?"

"Daha güzel bir seçeneğim var."

"Neymiş?"

"Sen, ben ve Yağmur dışarıda yiyeceğiz."

"Neden bana sormadan böyle bir şey yaptın? Bilmiyorsun sanki durumu."

"Yağmur Hanım kabul etmişken sana laf düşmez canım. Hem bana ne sizin eski aşkınızdan. Ben özlediğim iki arkadaşımla beraber yemek yemek istiyorum."

"O zaman beni buraya kadar neden getirttin? Direk mekana geçseydik ya!"

"Birincisi gece burada kalacağın için evi öğrenmeni istedim. İkincisi seninle konuşmam gerek."

"Konu nedir Sayın Martin?"

"Baktığımız dava hakkında konuşmak istiyorum."

"Bildiğim kadarıyla dava, öğlen katilin öldürülmesiyle kapandı. Yoksa senin haberin yok mu?"

"Çerez..." diye uzunca seslendi Metin. Karşısındaki adamın ne kadar inat biri olduğunu biliyordu ama nasıl konuşup ikna edeceğini de biliyordu.

"Dava bugünlük kapanmış olabilir ama senin için hala kapanmadı değil mi? Sadece aklındakileri merak ediyorum."

"Eskiden aklımdakileri okurdun. Yoksa artık unutuyor musun?"

"Hadi ama Çerez dalga geçme de anlat şu aklındakileri."

"Tamam tamam da nasıl misafir ağırlıyorsun be oğlum. İçecek bir şey yok mu?"

"Olmaz mı? Jack mi Dewar's mü?"

"Tabii ki de Dewar's"

Metin aynalı masasının çekmecesinden çıkardığı içkiyi küçük bardaklara doldurmaya başladı. Getirip Murat'a uzattı birini. Murat alır almaz tek dikişte bitirdi bardağı. Metin şaşkın bir suratla onu izliyordu.

"Hala formundasın."

"Her zaman dostum."

"Ee içkiler benden olduğuna göre anlatması senden."

"Senin İngiltere'deyken baktığın bir dosya vardı hatırlıyor musun? Schneiderlin Olayı."

"Evet hatırlıyorum. Hatta sende bayağı ilgilenmiştin o vakayla. Benden dosyaları isteyip duruyordun."

"Tuhafıma gitmişti çünkü. Adam bir ressamdı ve ifadesinde tam olarak şu yazıyordu. Bana bu kabiliyeti Tanrı verdi. Hayal ettirdi, bende çizdim. Bana bu yetkiyi de Tanrı verdi. Rüyalarımda gösterdi bana o insanları. Öldür dedi bende öldürdüm."

"Peki sen hala o kabusları görüyor musun?"

"Bunun konumuzla bir alakası yok Martin."

"Tamam sustum, seni dinliyorum."

"O adam işi çok bilmediği için direk yakalandı."

"Bu adamın bir mesleği yoktu farkındaysan Çerez. Yirmi iki yaşında serserinin tekiydi."

"Şimdi işin can alıcı noktasını söylüyorum sana. O adam katil değildi."

Metin sırıtmaya başlamıştı. Sırıtışının yerini yavaş yavaş kahkaha almaya başlamıştı. Murat ise onun gülüşüne gülüyordu. Çünkü asıl söylemesi gerekeni söylememişti. Sadece Metin'in susmasını bekliyordu.

"Ben yalan söyledim Martin."

"Ne yalanı?"

"O adamla konuştum. Bana sadece ne olur söyleme demedi. Her şeyi anlattı."

"Bir dakika, bir dakika. Sen Merkez'e yalan mı söyledin yani? Hemen Merkez'i arayıp olan biteni anlatıyorsun Çerez."

"Dur sakin ol bir. Sana her şeyi anlatacağım. İkimizde senin beni ihbar etmeyeceğini biliyoruz. "

"Sadece beş dakikan var Çerez."

"İçeri girdiğimde adam kafasına çoktan silahı dayamıştı. Gözlerinden belliydi onu vazgeçiremeyeceğim. Bende sadece öğrenmem gerekenleri sordum ona. Çok korkuyordu. Sürekli cinayetler benim üzerime yıkılacak değil mi diye sordu. Katil sen değilsen bunu ispatlarız dedim ama dinlemedi bile beni. İlk cinayet sırasında bir video çekmiş katil. Samet cesedi taşırken ve Samet'i onunla tehdit ediyormuş."

"Peki katilin adını söyledi mi?"

"Hayır."

"Madem kendini öldürecek neden bir isim vermeden yaptı bunu."

"Katil her kimse Samet dışarı çıktığında onu telefonla o aramış. Onu ihbar ettiğini söylemiş ve kız kardeşinin yanında olduğunu söylemiş. Eğer bir saate kendisinin ölüm haberi gelmezse kız kardeşini öldüreceğini söylemiş."

"Kardeşi yaşasın diye kendi canına kıydı."

"Aynen öyle ama dahası da var. Kız kardeşinin onu tanıdığını söyledi. Bana ne olur ona söyleme derken kız kardeşini kastediyordu. "

"O zaman dua edelim de kız kardeşi kıvırcık saçlı olmasın. Ne duruyorsun hadi çıkıp bulalım kız kardeşini."

"Dur bekle biraz."

"Kaybedecek vaktimiz yok."

Metin çoktan ceketini almıştı eline. Hemen üzerine giydi ve kapıya doğru yöneldi. Çerez arkasından bağırarak durdurdu onu.

"Martin araştırdım ve adamın kız kardeşi yok."

İş, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu Metin için. Duydukları onu sarsmaya yetmişti. O da yıllarca kardeşini aramış ama bir polis olmasına rağmen bulamamıştı. Ceketini yavaşça çıkarıp yüzünü Murat'a döndü. Sonra da geçip Murat'ın karşısına oturdu. Hikayenin devamını merak ediyordu. Anlatması için Murat'ın gözlerine bakıyordu. Anlattığı son değildi Murat'ın. Çünkü hikaye daha devam ediyordu.

"Bu kadar mı yani?"

"Sanırsam küçük bir yeri atladım. Bu atladığım yer en önemli yer olabilir."

Metin'in gözlerinden sinir akıyordu. Murat'ın sürekli olayları bölük pörçük anlatması canını sıkıyordu. Sinirli gözlerini biraz daha yaklaştırdı Murat'a. Onun için filmin en heyecanlı sahnesiydi burası.

"Katilinde tedirgin olduğunu söyledi. Birinin onu taklit etmesi hiç hoşuna gitmedi dedi. Onu bulursa parçalarını köpeklere yedireceğini söyledi. Bende tekrar üsteledim kim o diye. Bana aynen şunu söyledi. Onu çok uzaklarda aramayın, o sizden biri."

ÖzledimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin