Bölüm 25

2 0 0
                                    


Özledim...

Çaresiz, bir başına, yalnız bir kadın

Bağırsan duymayacak kadar sağır

Dokunsan hissetmeyecek kadar hissiz

Ve sevsen, kaçacak kadar korkak

Merkez'in önü mahşer yerini aratmıyordu. Büyük bir basın ordusu kapıya dayanmıştı. Halkta oradaydı. Birilerinin açıklama yapmasını bekliyorlardı. Gereğinden fazla resmi araba da kapının önündeydi. Murat ve Metin'in bu kalabalığı aşmaları için çok çaba sarf etmeleri gerekiyordu. Metin'in aklına arka kapıdan girmek vardı ama Murat bu fikre karşı çıkıyordu. O halkın bu olaya ne tepki vereceğini, basının ne tür sorular soracağını merak ediyordu. Hiç aldırış etmeden daldı kalabalık arasına. Halktan sitem seslerini duyuyordu. Kocaman halk ordusunu aşmaları zor oldu Murat ve Metin'in. Daha da önlere geldiğinde Murat hırkasının şapkasını başına geçirdi. Kameralara poz olmak istemiyordu. Girişe geldiğinde kapıda bulunan polisler Çerez'i durdurunca Metin hemen kimliğini çıkarıp gösterdi. İçerisi dışarıdan daha kalabalık gibi geldi Metin'e. Herkes bir koşuşturmaca içerisindeydi. Kemal Düzgün'ün odasına doğru giderlerken merdivenlerde Yağmur'a rastladılar. Onunda suratı asıktı. Murat ve Metin'i azarlamaya başladı.

"Nerelerdesiniz siz he? Neler olduğundan haberiniz var mı?"

"Neler oldu Yağmur?" diye cevap verdi hüzünlü bir sesle Metin.

"Sabahtan beridir tüm yetkililer burada. Gelen bakanın, milletvekilinin haddi hesabı yok ama beyefendiler ortalıklarda yok."

"Uyuyakalmışız Yağmur."

"Bunu bana değil, bizi buraya katili yakalamamız için çağıran üstlere anlatırsın canım."

"Çok kalabalık mı içerisi?"

"Hem de nasıl. Kemal Düzgün'ü görevden almaktan bahsediyorlardı en son."

"O işi ben halledeceğim merak etmeyin" diye atıldı Murat. Hem Yağmur hem de Metin şaşırmışlardı bu duruma.

"Nasıl halledeceksin?" diye sordu Metin. Dayanamadı daha fazla.

"Merak etmeyin" diye cevap verdi Murat. Merdivenlerden hızla çıkmaya başladığı anda Yağmur seslenince tekrardan duraksadı.

"Bu arada Murat, Cemal Yusuf ve Milletvekili Ahmet Çalık Müdürün odasında seni bekliyorlar. Önce oraya çıksan iyi olur."

"Tamam Yağmur, teşekkür ederim söylediğin için. Sen gelmiyor musun Metin?"

"Sen yalnız gitsen daha iyi olur."

"Peki sen bilirsin."

Murat hızlı adımlarına devam ederek Emniyet Genel Müdürü Mehmet Uslu'nun odasına çıktı. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde bu kadar fazla adamı burada görmeyi beklemiyordu. İçeride sadece misafir olarak Cemal Yusuf ve Ahmet Çalık'ı beklerden tanımadığı üç sima daha vardı. Selam verip Ahmet Çalık'ın yanındaki boş yere oturdu. Öncelikle kimse sormadan açıklaması gereken bir durum vardı. Neden geç kaldığı. Bunu açıklamasına izin vermedi Mehmet Uslu. Kendisi sordu.

"Nerelerdesiniz Murat? Neden telefonlarınız cevap vermiyor?"

Murat önce derin bir nefes aldı. Heyecanlanmamalıydı. Uyuyakaldık gerçeğinden farklı bir yalana doğru sürüklendiğini fark etti. Fazlada yapacak bir şeyi yoktu. Bu söyleyeceği ilk yalan değildi. Murat doğası gereği hesap vermeyi sevmeyen bir insandı. Beklemediği bir anda birileri onu zora sokuyorsa ne olursa olsun yalan söylemekten çekinmiyordu. Yumuşak bir ses tonuyla başladı konuşmasına.

"Öncelikle söyleyeceklerim size biraz tuhaf belki biraz da yalan gelebilir ama bunu söylemek zorundayım."

"Ne oldu Murat?" diye atıldı Ahmet Çalık.

"Bizim bulduğumuz, yakaladığımız katil doğru adamdı. Sadece bir kopyası daha vardı. Birisi ya da birileri onu taklit ediyor o kadar. Bunu Sayın vekilime de Cemal Beye de Kemal Beye de söyledim."

"Peki Kemal Düzgün bu konu için bir şey yapmadı mı?" diye sordu Mehmet Uslu.

"Yaptı tabiî ki de. Konuştuk bu konuyu, düşüncelerimi aktardım kendisine o da böyle bir şeyin olabileceğini söyledi. Bize lazım olan tek şey zamandı. Yeni bir cinayet olmaması için çabalayacaktık. Basının bu olayı öğrenmesi tek şanssızlığımız."

"Peki katil hakkında ne düşünüyorsun. Bu kadar fazla cinayet işleyipte yakayı ele vermedi."

"Şöyle bir durum var Müdürüm. Şimdi söyleyeceklerim size pek inandırıcı gelmeyecek ama ben de Metin'de şöyle bir şey düşünüyoruz. Katil bizi bilerek buraya getirtti sanki."

"Bu da ne demek şimdi?"

"Öldürülen kadınlardan bazıları malum bizim arkadaşımızdı. Dün gece şöyle bir olay geldi başımıza. Metin'in hikayesini az çok hepiniz biliyorsunuzdur. Yıllardır kayıp olan kardeşini arıyor. Buraya geldiğinde bazı mektuplar almaya başlamış. Dün gece de birisi aradı ve boş bir fabrikaya çağırdı. Fakat kim olduğunu bilmiyoruz, yakalayamadık."

"Hangi fabrika olduğunu biliyor musun?"

"Hayır Müdürüm. Ben o kısımda yoktum. Neden ki?"

"Cesedibulduğumuz yer boş bir fabrikaydı çünkü."    

ÖzledimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin