Prens Kyungsoo elinde ki ateşi Luhan'a doğru yaklaştırırken bunu yapabileceğini Baekhyun da dahil orada bulunan herkes biliyordu.
Baekhyun'un bilmediği en önemli şey ise onu nasıl kurtaracağı idi.
Prens Kyungsoo'nun babasından neden bu kadar nefret ettiğini ya da onu öldürmek için neden bu kadar hevesli olduğunu da bilmiyordu. Ona birşey olabilme ihtimali Baekhyun'u ölesiye korkuturken bu dünya da babası olmadan yaşamak istemiyordu. Babası onun eksik diğer yanıydı ve Baekhyun o olmadan oldukça şeffaf ve kırılgan bir eşyaya dönüşürdü.
Çünkü yaşamını onsuz sürdürmenin imkanı olmadığını düşünüyordu.
"Amca birşeyler yapmalısın."
Endişeli gözlerle Xiumin amcasına doğru döndüğün de yaşlı adam önce prens Kyungsoo'nun elinde ki meşaleye ardından Baekhyun'a doğru döndü.
"Güçleri olan sensin Baekhyun unuttun mu?"
Baekhyun'un babasının gözlerine odaklanan gözleri duyduğu şeyin şaşkınlığıyla yaşlı şifacıya doğru dönerken, yaşlı adamın tebessüm donatılmış suratı biraz olsun rahatlamasını sağlamıştı.
"Herşeyi biliyorum ve merak etme bundan hiç kimsenin haberi yok."
Xiumin'in yıllardır babasının yanına gelip giden tek kişi olduğunu düşünürsek herşeyi biliyor olması normaldi. Ve Baekhyun bu yükü taşımak konusunda artık yanlız olmadığı için mutlu bile ola bilirdi.
Eğer babası bu durumda olmasaydı.
"Prens Kyungsoo odunları ateşe verdiğinde sende gücünle büyük bir duman meydana getirip insanların gözlerinin kararmasını sağlayacaksın. Böylece bu karışıklık ortamın da Luhan'ı kurtara biliriz."
"Bunu yapabilirim."
Yumruklarını sıkıp kararlılıkla amcasına doğru döndüğün de yaşlı adam, Baekhyun'a birkez daha gülümseyip sağ elini omuzuna koydu. "Hadi bakalım onlara kimin oğlu olduğunu göster."
Xiumin ona son birkez daha bakıp gülümseyerek kalabalığa doğru ilerlerken Baekhyun derince bir nefes alıp ona doğru tüm cesaretiyle bağırdı. "Amca ben kimin oğluyum?"
Xiumin, Baekhyun'un bunu soracağını tahmin edercesine tekrar ona doğru döndüğünde yüzünde ki tebessüm yerini endişeli bir ifadeye bırakmış hüzünlü bir nefes daha çekmişti ciğerlerine. Fakat eninde sonunda Baekhyun'un bu gerçekle yüzleşmesi gerekecekti.
"Sen bir kralın, kral Oh Sehun'un oğlusun Baekhyun. Işte bu yüzden bu kadar cesaretli bir adamsın. Ve babanı kurtarabilecek tek kişi sensin. Unutma damarlarında bir kralın kanını, asil bir kanı taşıyorsun."
Baekhyun yaşlı adamın söylediği şey üzerine şaşkınlıkla, babasının tam karşısında duran adama döndüğünde gözlerinden ve yüzünden geçen hüzüne tanık olmuştu. O hüzün ne kadar gerçekçi dursa da Baekhyun'un buna inanması oldukça güç görünüyordu.
O buraya geldiğinde yaşlı, fakir aynı zamanda güçsüz bir adam bulmayı bekliyordu. Nasıl bir kral onları ölüme terk etmiş olabilirdi ki?
Bu kadar güçlü iken nasıl güçsüz bir adam gibi babasının karşısında eli kolu bağlı durabilirdi ki?
Halen daha böyle birşeyin mümkün olabilme ihtimaline inanamıyordu? O gerçekten babasını öldürmekle yükümlü olan bu adamın oğlu muydu?
Günahsız insanların katili Oh Sehun'un oğlu.
Kral Suho'nun güçlü varisi,
Kraliçe Yoona'nın kocası,
Prens Chanyeol ve köle Baekhyun'un babası.Böyle birşey mümkün olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL BÜYÜ(ChanBaek)-Bitti-
FanficKrallar, Prensler, büyücü ve ejderhalar. İyilik ve kötülük. Gerçekler hiç bu kadar fantastik bir şekilde anlatılmamıştı. Çiftler: ChanBaek HunHan KaiSoo ✴ Kitap Angst değil ✴