Baekhyun, geçte olsa Chanyeol'e bir tepsi içinde yemek götürdüğünde diğerinin her zaman ki gibi sinirden köpürmesini falan bekliyordu ama hiçte umduğu gibi değildi.
Aksine çok anlayışlı görünüyordu.
Prens olan camdan dışarıyı seyrederken içeriye giren küçüğü görmesi ile ona doğru döndü. "Halen daha bu işleri yapman tuhaf değil mi?"
Baekhyun tepsiyi masaya bıraktığı sırada Chanyeol'ün söylediği şeye gülümsemişti. "Nesi tuhaf?"
"Sonuçta sen-"
"Ne? Ben bir prens miyim?"
Chanyeol sorulan soruya cevap vermemeyi tercih ederken, Baekhyun'un getirdiği yemeklerden yemek için sandalyeyi geriye çekip oturdu. Baekhyun da hemen yanında ki sandalyeye oturmuştu. Eskiden olsa böyle bir şeye cesaret edemezdi.
"Bak Chanyeol, ben prenslik nedir bilmem. Gördün işte daha kılıç bile tutamıyorum." Chanyeol ağzında ki erişteleri boğazından aşağı gönderdiği sırada şaşkınlıkla diğerine döndü. "Bahanen bu olmasın Baekhyun. Kılıç kullanmak yapamayacağın bir şey değil. İstersen ben sana öğretebilirim."
Diğerinin bu nazik teklifi karşısında Baekhyun hafifçe gülümsedi. "Prenslik sana kalsın. Ben sadece senin yanında bulunmak istiyorum. " Baekhyun böylece evlilik konusunu da açmak istiyordu. Fakat Chanyeol pek oralıklı değildi. Susup yemeğine devam etti.
"Annen için üzgünüm." Baekhyun şimdilik başka bir konuya yönelirken Chanyeol bir süre duraksamıştı. Gözleri, Baekhyun'un göremediği bir şeyi görüyormuş gibi karşı duvara odaklanmıştı. "Boşver hak etmişti." Elini savuşturup yemeğine devam ederken Baekhyun şaşkınlıkla ona bakıyordu.
"Sonuçta annen."
"Bak ne var biliyor musun Baekhyun? bu konuyu kapat ve bir daha açma. Benim annem falan yok hiç olmadı." Chanyeol çöpstiklerini masaya sert bir şekilde bırakıp ayağı kalkarken, Baekhyun başını olumlu anlamda sallayıp Chanyeol'un yediklerinden arta kalanları toplamaya başladı. Uzun olanın tepkisi yüzünden anında modu düşmüştü. Ona karşı duygularının böylesine saydam olmasına dayanamıyordu.
"Bir daha ayak işleri yapmanı istemiyorum. Ne benim nede bir başkasının. İnsanlar bunu henüz bilmeseler de sen bir prenssin."
"Bu şatoda yapabileceğim başka bir iş yok." Baekhyun tabakaları doldurduğu tepsiyi kucakladığı sırada söylemişti.
Chanyeol'ün başka bir şey söylemesine fırsat tanımadan açtığı kapıdan dışarı çıkarken diğeri şaşkınlıkla kendisini izliyordu..
Hem ona neydi ki?
✴✴✴
Akşam yemeği vakti geldiğinde Baekhyun, serviste Hyei'ye yardım etmek için yemek salonunda bekliyordu.
Beraber çatal kaşıkları yerleştirip, metal kadehleride yerlerine koyduktan sonra yemekleri en ortaya yerleştirdiler. Şimdilik her şey kusursuz görünüyordu.
Onlar sofrayı kurmayı bitirdikleri sırada prens ve kralda içeri girmişlerdi zaten. Baekhyun, kırmızı pelerinli Chanyeol'den gözünü alamıyordu. Bu pelerinin başka hiçbir askere bu denli yakıştığını görmemişti. Genişçe omuzları, alnına dökülen simsiyah saçları vardı.
Siyah gözleri beyaz tenine güzel bir zıtlık sağlarken şekilli yuvarlak dudakları yüzüne bir renk katmıştı.
Yürüdükçe kasılan bedeni güçlü duruşuyla birlikte Baekhyun'a oldukça zor anlar yaşatırken yutkunmadan edememişti genç büyücü. Doğrusu Chanyeol'un herkesi kendine çekebilecek kadar güçlü bir karizması vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL BÜYÜ(ChanBaek)-Bitti-
FanficKrallar, Prensler, büyücü ve ejderhalar. İyilik ve kötülük. Gerçekler hiç bu kadar fantastik bir şekilde anlatılmamıştı. Çiftler: ChanBaek HunHan KaiSoo ✴ Kitap Angst değil ✴