Yarım saatlik yol yarım dakikada geçmişcesine kendilerini evlerinin kapısında buldular. Umut, Hazan'ın Bağdat'dan aldığı el dokuması halının üzerinde bir o yana bir bu yana dolaşıp dururken, Hazan ise koltuğa oturmuş tebessümlerinin yarenliği eşliğinde Umut'u izliyordu.
"Düşünebiliyor musun sevdam, bizden bir parçayı taşıyorsun. Artık kendine çok dikkat etmen gerekiyor. Doktorun dediğini de duydun, bol bol dinleniyorsun. Hemen uzat bakalım ayaklarını. Okulda zaten koşturuyorsun buna bir de evde müsaade edemem! Hemen araştırmalara başlıyorum. İyi bir beslenme için neler yapmamız gerekiyor."
Umut Hazan'ı uzanma pozisyonuna hazırlarken, Hazan'da sonunda dudaklarını araladı.
"Bir soluklan, otur lütfen Umut. Bak bu kadar üzerime düşersen sıkılırım ama bilesin. Tamam kendime dikkat ederim sen merak etme. Dokuz ay boyunca yatacak halim yok değil mi? Yürüyüş ve egzersiz de gerekli sonuçta."
"Tamam ben her şeyi araştırıp not alıyorum. Sana ne yemek yapayım? Canının istediği bir şey var mı güzel anne."
"Yaaa Umut o zamanlara henüz daha var. Bu aralar canım hiçbir şey istemiyor biliyorsun. Yapma böyle bir sakinleş, otur yanıma. Tek ihtiyacım senin sıcaklığında kalbinin ritmini dinlemek."
Umut heyecanına yenik düşmüş bir halde çırpınıp duruyordu. Belki abartıyordu ama elinde değildi. Sonunda Hazan'ın dediğini yaparak onu dizlerine yatırdı. Kafasından ise onlarca düşünce geçiyordu. Hayal kurması güzeldi ama iş başa düştüğünde gerçeklerle yüzleşmek kolay olacak mıydı? Kimilerince basite indirgenen anne, babalık özveri gerektiren bir görev hatta meslekti sonuçta. Artık kendi hayatlarını bir tarafa bırakıp çocuklarıyla birlikte yep yeni bir sayfa açmaları gerekecekti. Bu sorumluluğun altında kalıp ezilmekten korktu bir an. Herkes çocuk sahibi olabilirdi ama herkes hakkıyla anne baba olabiliyor muydu? Egolarının esiri olmuş ailelerde büyüyen mutsuz nesil... Onlarca sokağa terkedilen çocuk ve onların hunharca harcanmış gelecekleri... Asıl cevaplanması gereken soru ise bunlardı ona göre.
İş bulmak ise daha elzem bir hal almıştı Umut için. Heyecanının rehavetinden yanlış hatırlamıyorsa buluştukları kitap kafede iş ilanını görmüş olmalıydı. Evet evet hafızası onu yanıltmıyorsa algıda seçiciliğinin sinyalleriyle cama asılmış bir ilanı görmüştü. İlk işi oraya başvurmak olmalıydı. Henüz doğmamış bir çocuktu o ama, onun geleceği için atılacak adımlar ise şimdiden sağlam olmalıydı... Kafasında deli sorular dönüp dururken bu güzel haberi bir an önce babasına vermesi gerektiğini düşündü.
"Hazan'ım.."
"Efendim canım."
"Senin için sakıncası yoksa bu heyecanımı babamla paylaşmak istiyorum."
"Ne sakıncası, bu senin en doğal hakkın tabiki arayıp paylaşabilirsin."
Umut vakit kaybetmeden telefonu eline almıştı bile. Karşıdaki ses duyulmasa da Umut'un yüzüne yayılan mutluluk babasının da çok heyecanlandığının ve mutlu olduğunun göstergesiydi. Hazan ise Umut'un kendisi için yaptığı onca fedakarlıktan sonra onu mesut edebildiği için ne kadar şükretsem azdır diye düşünüyordu.
Düşüncelerine ortaklık eden sessizlik sürüp giderken Hazan'da anne olmanın ne demek olduğunu düşünmeye başladı. Bir an etrafında çocuk sahibi olan kadınların serzenişlerini hatırladı. Dokuz ay sıkıntılarla geçen süreç sonrası canına can kattığın, dünyanın acımasızlığından habersiz, tüm tehlikelere karşı savunmasız üryan bir bebeğin hayata merhaba demesi. Uykusuz geceler, koşuşturmacalı günler ve büyüdükçe sorumluluğun ve yorgunluğun azalmak yerine kat be kat arttığı bir serüvende yolculuk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )
RomanceHazan ve Umut'un hikayesi "mektubat-ı aşk" kaldığı yerden devam ediyor... Nice imtihanlara esir düşen yürekleri bu kez kavuşmanın sarhoşluğuyla hayat yolunda akıp gidecekler... Zaman... Üzerine binlerce sözcük adanan, kimi zaman günah keçisi ilan ed...