30.Bölüm: HAYAT DERSİ

209 17 41
                                    

Nergis birkaç saniye soluklanırken Hazan ise akıcı bir kitabın, ancak acılarla dolu bir kitabın, en heyecanlı bölümünde kalmış gibi süzdü Nergis'i. Ufacık bedeni ve narin ruhu nasıl bir harabeye çevrilmişti daha iyi anlıyordu şimdi. Yirmi bir yaşında ya var ya yoktu ama yaşadıkları yüzüne dört-beş yaşlık bir fazlalık yüklemişti işte. Bakışları birbiriyle buluşurken kelimelere dökülemeyen onlarca şeyi paylaşıyor gibilerdi. Nergis gözlerini boşluğa sabitleyip tekrar o güne döndü.

"Birkaç saniyelik uğraştan sonra Sinan'ın iyice ağırlaşan bedenini kaldırmaya çalıştım. Arka cebinde elime değen metal parçalarını hissettiğimde ise ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Bizim için bir manaya bürünmeyen basit nesneler yeri geldiğinde ne kadar da değerli oluyorlardı o an anladım.
Anahtarları aldığım gibi yerimden fırladım. Kapıyla aramdaki iki metrelik mesafeyi bir adımda atmışım gibi anahtarı kapının yuvasına sokmaya çalışıyordum. Heyecan ve korku öyle bir sarmıştı ki bedenimi, ellerimin titremesinden bu basit işlemi bile bir türlü beceremiyordum. Hatta anahtarları bir iki kez yere düşürdüm. Gözüm ise hala mutfak kapısındaydı. Tam anahtarı yuvaya sokmamla onu görmem bir oldu. Yakalanmam an meselesiydi. O anda kapıyı açmamla dışarı çıkmam ışık hızında gerçekleşmiş gibiydi. Kapıyı çarparak merdivenleri ikişer üçer inerken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Korkudan ayağıma ayakkabı bile giymeyi akıl edememiştim. Tek yapabildiğim şey yalın ayak bir şekilde hızla koşmaktı. Gecenin o saatlerinde sokaklar bomboş gibiydi. Nereye olduğunu bilmeden amaçsız bir şekilde koşuyordum sadece. Kuytu yerlere ise sapmamaya çalışıyordum. Başıma daha beterlerinin gelmesinden ölesiye ürküyordum.

Ne kadar süre böyle devam ettim bilemiyordum. Zaman kavramını yitirmiş gibiydim. Ancak soluğumun tükendiğini hissettiğim anda durabildim. Etrafıma baktığımda ise kalabalık bir caddede olduğumu fark ettim. Korkuyla birkaç kez arkamı kontrol ettim. Neyseki beni izleyen herhangi biri yoktu. Derin derin nefes alarak ciğerlerimin sakinleşmesini bekledim. O an çaresizliğin ne demek olduğunu daha iyi anladım. Üzerinde eşofmanlarıyla gecenin geç saatlerinde yalın ayak bir kız... Ayaklarımın altı ise parçalanmış gibi acıyordu. Ne çantam vardı ne de param. Kara kara düşünmeye başladım. Ne yapabilirdim, nereye gidebilirdim bu halimle...

Çaresizce etrafıma bakarken omuzuma değen elle sıçradım. Çığlığım ise boş sokaklarda yankılandı. Korkudan omuzuma dokunan kişinin kim olduğuna bile bakamıyordum. Yere bir çuval gibi yığılıp olacaklara teslim oldum. Gücüm tükenmişti ve artık her şeyin bittiğini düşünüyordum.

Sonra işittiğim o naif sesle birlikte içime bir huzur doldu. İşte o an imdadıma hızır gibi yetişen Nazan Hanımla karşılaşmıştım. Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Bakışları bir anne şefkatinden farksızdı. O an neden ona güvendiğim hakkında bir fikrim yoktu. Belki de içinde bulunduğum durumum ona güvenmekten başka çaren yok dediği için kollarının arasında götürdüğü yere itiraz etmeden gittim. Birkaç metre ötedeki bir otele götürdü beni. Dışarıda bekleyen taksiye ise yolculuğunun iptal olduğunu belirtti. O gece binmesi gerekten uçağını benim için iptal ettiğini daha sonra öğrendim. O gece hayatımın değiştiği dönüm noktasıydı diyebilirim...

Görmüş geçirmiş birine benziyordu. Beni hiç sorgulamadan hayatına katmıştı. O kadar yorulmuşum ki uzandığım yatakta uyuyakalmışım. Gece ise birkaç kez kabuslarla uyandım. Nazan Hanım ise baş ucumda sabahlamış gibi her defasında saçımı okşayıp beni teskin ediyordu. Ertesi gün ise başımdan geçenleri bir bir anlattım. Güvenli limanımı bulmuş gibiydim. Hiç tereddüt etmeden hayatımı teslim ettim diyebilirim ona. Kaderin manasını her ne kadar o güne kadar çözememiş olsam da o gece artık öğrenmeye başlamıştım...

"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin