Hazan olduğu yere mıhlanmış gibi kala kaldı. Aklından ise onlarca kötü sonla biten senaryo gelip geçti. En kötülerini düşündüğü için kendisine bir an kızdı. Sonra hallaç pamuğuna dönmüş düşüncelerini toparlamaya çalışarak titreyen ellerini güç almak istercesine gayri ihtiyari masaya yerleştirdi. Konuşmaya çalıştı ama doğru kelimeleri bir türlü bir araya getiremiyordu. Tüm kuvvetini toplayarak gözlerini gözlerine diktiği görevliye telaşlı bir şekilde sorusunu yöneltti.
"Durumu hakkında bir bilginiz var mı?"
"Maalesef Hanımefendi bu konuda bir bilgim yok."
"Peki hangi hastaneye kaldırıldı?"
"Üzgünüm bu bilgi tarafımızdan gizli tutulmak zorunda."
"Anladım..."
Kendisinin bile zor duyabileceği bir tonda söylediği son cümle sonrası kafasını toplamaya çalıştı. Onu görmenin bir yolu olmalıydı elbet. Aklına bir şey gelmiş gibi aceleyle eli çantasındaki telefona uzandı. Ancak parmaklarının titremesine bir türlü hakim olamıyordu. Nazan Hanımın ismini tuşladığında ciğerlerinde tuttuğu nefesi bir anda bıraktı. Karşıdaki sesi duyar duymaz rahatladı.
"Merhaba Nazan Hanım ben Hazan. Dernekten Nergis'in hastaneye kaldırıldığını duydum. Umarım kötü bir şeyi yoktur."
"Merhaba Hazan Hanım. Nergis'e şu an refakat ediyorum. Henüz kendine gelmedi ama durumu şu an için iyi. Ancak bebeğini kaybetti..."
Hazan duyduğu son cümleyle birlikte yerin ayaklarının altından kaydığını hissetti. Duvardan tutunmaya çalışarak koltuktaki yerini aldı. Şaşkınlığını ve üzüntüsünü ötelemeye çalışsa da sesi titriyordu.
"Ne diyorsunuz... Peki adresi vermeniz mümkün mü? Bu zor anında onun yanında olmak istiyorum."
"Tabi."
Hazan adresi alır almaz Umut'u arayıp onu almasını istedi. Umut ise henüz derneğin yakınında olduğu için birkaç dakika içinde Hazan'ın yanında oldu. Kötü bir şey olduğunu eşinin telefondaki ses tonundan anlamıştı. Ancak Hazan'ın yüzündeki solgunluk ve üzüntü emaresi ise içini acıttı. Taksi gelene kadar Hazan olan biteni dili döndüğünce ona aktardı. Taksiye bindiklerinde ise gözlerini bakıpta göremediği cadde boyu insanlarına dikerek düşüncelere daldı.
Neredeyse aynı ayda doğum yapacaklardı Nergis'le. Ancak kader buna razı gelmemişti. Eli karnında gezinirken bir yandan da onun yaşadığı acıyı anlamaya çalışıyordu. Neresinden tutarsa tutsun dayanılması olanıksız elemle başa çıkmak mümkün görünmüyordu. Nergis'i hayata bağlayan yegane varlık edebiyete giden yolu çoktan tamamlamıştı.
Diğer yandan ise Nergis'e vereceği güzel haber kursağında kalmıştı. Yaptığı onca yazışma ve telefon görüşmeleri sonucunda günlerce bu müjdeli haberi bekleyip durmuştu. Nergis'in mazaretleri hatırı sayılır kişilerce geçerli kabul edilmiş ve Ankara'da okuduğu bölüme kaldığı yerden devam etmesi ön görülmüştü. Tüm masraflarını üstlenecek olan kişiler ise cabasıydı. Bu gelişmeleri ona anlatacak olmanın heyecanıyla gittiği dernekte duymak istemeyeceği en son haberle birlikte yerle bir olmuştu tüm güzel duyguları. Ona bir nebzede olsa faydalı olacağını bilmek ona huzur vermişti. Ancak şimdi huzursuzluğuyla başa çıkmanın yolunu bulamıyordu. Umut bağladığı bebeğin kaybının ardından böyle bir gelişmeyi duymak Nergis'e ne derece merhem olurdu kestiremiyordu.
Düşüncelerinin girdabına kapılmışken Umut'un uyarısıyla birlikte belirttikleri adrese ulaştıklarını anladı Hazan. Yol boyunca çıtı çıkmayan eşine nazikçe refekat eden Umut ise onu sorgulamadan belini sarıp danışmadan tarif aldı. Asansöre doğru yol aldılar. Hazan'ın donuk bakışlarının arkasında gizlenen düşüncelerin ızdırabını bir nebze olsun rahatlatmak için yeltendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )
RomanceHazan ve Umut'un hikayesi "mektubat-ı aşk" kaldığı yerden devam ediyor... Nice imtihanlara esir düşen yürekleri bu kez kavuşmanın sarhoşluğuyla hayat yolunda akıp gidecekler... Zaman... Üzerine binlerce sözcük adanan, kimi zaman günah keçisi ilan ed...