Bu kez, teyzesi imdadına yetişmişti Hazan'ın. Doğumun sömestra denk gelmesi sebebiyle ona destek olmak ve de Umut'un ricasını reddetmeyip kitap fuarına katılmak için teyzesi kolları sıvamıştı. Annesi ise İnci'nin, kardeşini heyecanla bekleyişini yüklenmişti. Teyzesinin, alışık olduğu o şefkatli dokunuşları ve insanın içine işleyen huzurlu konuşmaları, Hazan'ı teskin etmeye yetiyordu. Çünkü her ne kadar şimdiye kadar her şey yolunda gitmiş olsa da, Hazan'ın içindeki o kaybetme korkusu, bir türlü dinmek bilmiyordu. Bu evreye kadar Allah, ikisini de koruyup kollamıştı, ancak doğum esnasında hayata tutunamayan sabileri düşündükçe tüyleri diken diken oluyordu. Hele de yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiği bu stresli hamilelik süreci sonrası, böyle bir düşünce, zihnini kemirip duruyordu.
Teyzesi bir yandan Hazan'a ameliyat önlüğünü giydiriyor, diğer yandan ise rahatlatıcı cümlelerini sıralıyordu."Yarım saat içinde bebeğini kucağına alacaksın inşallah Hazan'cığım. Kafanı meşgul eden olumsuz senaryolardan kurtul artık güzelim. Bu süreçte çok badireler atlattınız birlikte. Minik Ela'mız da annesi gibi kuvvetli bir kız olacak, bundan eminim. Şimdiye kadar seni bırakmadıysa bundan sonra da bırakmaz evelallah. Şimdiden güzel güzel dualarını okumaya başla. Gerisini ise Yaradan'ın yüce kudretine bırak. Ameliyata girerken hiçbir olumsuzluk getirme aklına. Sadece bebeğine ve sağlıklı bir şekilde odana çıkacağın ana odaklan güzel yiğenim."
"Teşekkür ederim teyzem. Her zor anımda yanımda oldun, bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Umarım her şey yolunda gider. Biliyorsun İnci, normal doğumdu, o durumu tecrübe edindim. Şimdi ise sezeryan ile doğum da biraz gözümü korkutuyor."
"Çevreden duyduğum kadarıyla normal doğumdan daha ağrısız, ancak ameliyat sonrasında ağrıların olacak elbet. Emin ol bir kaç gün içinde toparlanırsın. Doktoru ikimizde duyduk, aşırı stres yapmak yok. Durumun itibariyle zaten genel anestezi yapılacakmış. Gözlerini açtığında hepimiz heyecanla seni karşılamış olacağız. O yüzden evham yapıp tansiyondu, kan şekeriydi uğraştırma şimdiden görevlileri tamam mı?"
Öğrencilerine hitap eder gibi tatlı sert bir şekilde son sözünü söyleyip gözünü kırptı teyzesi. Hazan ise uysal bir kız gibi tebessüm etti onun bu tatlı tehtidine. Umut ise evrak işlerini halledip kapıda görünmüştü bile. Hazan'ı bir kez daha bu kıyafetle görmenin burukluğunu yaşamış olsa da, ona, bunu belli etmemek için içten bir gülümsemeyle sarıldı. Zihninde ise o kötü günler canlandı elinde olmadan. Sevdiği kadını, yaşamının amacını, kaybetme korkusu her şeyden daha ağırdı. O günlerin, takvimlerin yıpranmış yapraklarında kaldığına şükrederek, bu sınavı da kazasız belasız atlatmaları için duanın gücüne sığındı.
"Heyecanlı mısın sevgilim?"
"Hem de nasıl Umut. Bir an önce girip çıksam..."
"Tamam bahar gözlüm, sadece sakin ol ve heyecanını kontrol altına al. Azıcık heyecanda olsun değil mi? Bana dünyanın en güzel hediyelerinden birini daha vereceksin az sonra. Seni çok seviyorum..."
Umut, her zaman ki gibi Hazan'ın alnına sıcacık bir buse kondurdu. Bu busenin kuvvetli tılsımı, Hazan'ın kalbine işlerken, hemşire ise kapıda göründü ve zamanın geldiğini bildirdi. İki güzel insana tebessüm ederek ve bu buseyi çıktığında da hissetmek umuduyla sedyeye yattı. Her şeyin yolunda gitmesini ümit ederek o soğuk odanın yolunu tuttu.
Hazan, gözlerini araladığında hangi ara odaya getirilmişti, farkında bile değildi. En son hatırladığı sahne, seruma yerleştirilen şırınga ve anestezi uzmanı olduğunu tahmin ettiği kişinin 'sesimi duyuyor musunuz?' sorusuydu. Bu soruya yanıt verip vermediğinin bile hatırlamıyordu. Muhtemelen o anda bilinci gitmişti. Ve operasyon bitip onu odaya almışlardı. Kendisini bir rüya aleminde gibi hissediyordu. Gaipden gelen sesleri andıran konuşmalar netleşmeye başlamıştı sonunda. Teyzesi, annesi, İnci ve Umut... Sahi annesi ve İnci hangi ara gelmişlerdi? Ameliyata gireceği saati bildirir bildirmez onları getirtmiş olmalıydı Umut. Öncesinde İnci'yi tedirgin etmek istememişlerdi çünkü. Tebessümle bakan birkaç çift göze zoraki tebessüm etti o da. Umut, o tılsımlı olduğuna inandığı, şifalı buseyi kondurmuştu Hazan'ın alnına. Bu busenin sıcaklığı ve gerçekliği onun için her şeye bedeldi. Demek ki her şey yolunda gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )
RomanceHazan ve Umut'un hikayesi "mektubat-ı aşk" kaldığı yerden devam ediyor... Nice imtihanlara esir düşen yürekleri bu kez kavuşmanın sarhoşluğuyla hayat yolunda akıp gidecekler... Zaman... Üzerine binlerce sözcük adanan, kimi zaman günah keçisi ilan ed...