Doktorun zihninde kırbaç gibi şaklayan sözlerini hatırlamaya çalışırken içinden çıkılması imkansız bir kuyunun en dibindeymiş gibi hissetti kendini. Hangi çıkrığa tutunsa elinden kayıp tekrar tekrar yere çakılacakmış gibi bir duygu sarmıştı etrafını. Doktor iki gün sonrasına randevu vermişti ama Hazan söylenenlerin hangi kelimesinde donup kalmıştı bir haberdi. Umut ise tüm olumsuz duyguların etrafını saran ateşli çemberinden nasıl çıkacağını bir türlü kestiremiyordu. Rüya gibi geçen dört yılın sonunda böyle bir durumla karşılaşacağını aklının köşesinden bile geçirmemişti. Baharda yeni tomurcuklanan ağaçların zamansız bir doluya tutulup bir bir çiçeklerini dökmesi gibi, o da bir bir zihnini ele geçiren duygularla baş etmeye çalışıyordu. Diğer yandan ise dik durup Hazan'ını düştüğü bu uçurumdan çıkarmak için güçlü de görünmek zorundaydı. Kötü şeyler hep başkalarının başına gelmiyordu işte...
Suskunluğa boyun eğmiş bir vaziyette klinikten ayrıldılar. Umut Hazan'ın canı çekilmiş ve buz gibi olmuş ellerini ısıtmaya çalışırken diğer yandan ise donmuş yüreğini nasıl ısıtabileceğinin yolunu arıyordu. Hangi kelime ona güç verirdi ki? Bir de sevdiğinin canı acıyınca kendi canı bin misli yanan bir yürekten dökülen hangi cümleler şifa görevi görürdü? Cümleleri de üşümüştü sonuçta, dışarıya çıktıklarında titremeleri su götürmez bir gerçekti...
İçinden ise 'Rabbim bu zor sınavda bizi muzaffer eyle, düşmekten uzak eyle, düştüğümüzde ise kalkmaktan ırak eyleme' diye dua etti. Şu an bundan fazlasını yapmaya takati yoktu. Derdi verene sığınmaktan, ona güvenmekten başka bir yol görünmüyordu aciz bir beşer için. Bir süre sessizce yürüdükten sonra Ankara'nın tenha bir parkında soluklanmak için bir banka bıraktılar canı çekilmiş bedenlerini. Umut sonunda suskunluğu bozmayı başardı.
"Hazan'ım, canım sevgilim. Henüz ortada kendimizi bırakacağımız bir durum yok. Derdi veren Allah elbet şifasını da sunmuştur. Aynı duyguları paylaşsak da umutsuz olmayalım lütfen. Sen güçlüsün, biz güçlüyüz, şimdiye kadar nice sınavların üstesinden geldik. Güçlerimizi birleştirip birlik olma zamanı. Sana ve bana surat asmak yakışmaz! İsyana meyil vermeden Allah'ın izniyle bu zor süreci de atlatacağız."
Hazan'ın ise kafasından binlerce düşünce geçiyordu. Ah denizi de yoktu ki dalgalarını yorgan yapıp üzerini örtüp dinleseydi onu. Ama sevdiği adam onlarca denize bedel değil miydi onun için. Her cefayı birlikte çekmiş, her mutluluğu birlikte tatmışlardı. Bu işin sonun da ne olursa olsun birlikte aşmalılardı önlerine set gibi çekilen, geçit vermeyen patika yolları... Suskunluğunun onu daha da incittiğini düşündü. Yaptığı bu muameleyi hak edecek en son insandı Umut'u onun için. Bir tespihin kopup etrafa dağılan parçaları gibi etrafa saçılmış düşüncelerini toplamaktan vazgeçti bir anda. Sonunda içinde biriken irini akıttı vurdumduymaz bir tavırla. Kollarını Umut'un boynuna sararken, gözyaşları ise ıslatacak bir omzun sıcaklığının memnuniyetiyle salıverdi kendini bir bilinmezliğin sonsuzluğuna.
Dakikalarca sevdiğinin gözyaşlarıyla harap oldu Umut. Erkekler de ağlardı pervasızca gülüp geçenlere inat. Hem de hıçkıra hıçkıra, tüm aşılmaz setleri yıkıp geçercesine ağlardı... Ama içine akıttı kor ateşe dönüp ciğerlerini dağlayan seli. Hazan'ın rahatladığını hissettiği anda ise buğulu gözlerle onun kızarmış; ağlamaktan daha bir bala çalmış harelerinin en derinine hitap edercesine hal diliyle telkinde bulundu. Parmaklarının ucuyla nazikçe sildi onun yüzünü. Hazan ise Umut'un içinde kopan fırtınaları kamçıladığı için bir an kendini kötü hissetti.
"Özür dilerim Umut. Elimde değil beni bağışla. Kendimden geçtim ,sen, İncim ve henüz yüzünü görmemin kısmet olup olmayacağını bilmediğim bebeğim... Elim kolum zincirlerle bağlanmış gibi hissediyorum. Ne yana dönsem içine kısıldığım labirentin çıkmaz sokaklarında buluyorum kendimi. Ya bebeğimize bir şey olursa ya o amansız hastalık beni yakalarsa ya da atlatamazsam bu sıkıntıları..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )
RomanceHazan ve Umut'un hikayesi "mektubat-ı aşk" kaldığı yerden devam ediyor... Nice imtihanlara esir düşen yürekleri bu kez kavuşmanın sarhoşluğuyla hayat yolunda akıp gidecekler... Zaman... Üzerine binlerce sözcük adanan, kimi zaman günah keçisi ilan ed...