2.Bölüm: BİR ÇİFT ISLAK İMZA

463 27 97
                                    

Bu güzel kitap kapağımı yapmak için uğraşan mevahsen'a çok teşekkür ederim...

Aylar önce rüyasında gördüğü topluluk gerçeğe dönüşmüşcesine sağlı sollu bir şekilde onların geçişini alkışlarla taçlandırıyorlardı.

Çocukluğundan beri hayalini kurduğu ve hazırlıklar esnasında dile getirmediği kır düğünü isteğini hediye eden arkadaşlarını aradı gözleri. Düşleyemeyeceğinden çok daha özel bir mekanda düğün yapmasına olanak sağlayan dostlarına müteşekkirdi. Bundan daha güzel bir düğün hediyesini hayal bile etmesi mümkün değildi Hazan'ın. Mekanı sadece Umut ve Esmira görmüştü ve o dakikaya kadar da sır gibi saklamışlardı her bir detayı Hazan'dan.

Bir masalın içinde yaşıyormuşlarcasına tek tek etrafındakilerine gülücükler hediye ediyorlardı. Kalabalık denilemeyecek kadar sade bir insan topluluğu; mutluluklarını onlarla paylaşmak için aile, arkadaş, dost... her kim varsa toplanmıştı yeşilliklerin ortasında. Umut'un bir anda buğulanan gözleri ise Hazan'ın gözünden kaçmamıştı. Onlar tek bir ruha bürünmüşlerdi adeta. Birinin canı yansa diğerinin kalbi dağlanırdı. Umut'un annesini arayan gözleri boşlukla dolduğunda Hazan daha bir kenetlenmişti parmaklarına. "Annenin yerini dolduramasam da ben buradayım. Sevdiğin kadın, dostun, annen olmaya talip olduğum için buradayım" nidasını aksettiriyordu parmaklarının akımından Umut'un kalbine dolan dilsiz sözcüklerle...

Umut'da Hazan'ı üzmemek adına gamzelerini hediye ederek dilsiz kelimeleriyle cevabını vermişti sevdiği kadına. "Sen yanımda olduktan sonra katlanamayacağım hiç bir çile, baş edemeyeceğim hiç bir çetin savaş yoktur bahar gözlüm..."

Arkadaşlarının kompset olarak seçtiği beyaz sandalyeler ise yine beyaz ve lila rengi tüllerle süslenmişti. Beyaz masa örtülerinin üzerine yerleştirilen tütsülüklerin etrafa yaydığı envai çeşit aroma ise doğanın kendine has kokusuyla buluşuyordu. İplerle sarkıtılan fenerlerin görüntüsü ise ayrı bir hava katıyordu ortama. Tüm bu sevdiği detayları bir araya getirebilecek, onu çok iyi tanıyan baş kahramanlar ise Esmira ve Umut'dan başkası olamazdı. Titremesiyle baş edemediği ayakları ise ancak masaya oturduğunda bir nebze huzura ermişti. Şimdi etrafındaki buğulu topluluğun simalarını daha net görebiliyordu.

İlk ailesi çarptı gözüne. Annesi ve babası birbirine kenetlenmişcesine kızlarının mutluluğu ile etrafa neşe saçarak misafirleri ağırlıyorlardı. Babası daha bir canlanmış ve heybetlenmiş göründü gözüne. Esmira su yeşili kıyafetinin üzerinde dağınık bir şekilde topladığı kıvırcık saçlarıyla etrafa neşe saçarken, yakındaki bir masadan gönderdiği tebessümle birlikte Hazan'ın yanına uğrayıp bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordu.

"Daha ne olsun Esmiram. Her şey o kadar güzel ki. Günlerdir hazırladığınız ve benden sır gibi sakladığınız bu sürpriz karşısında nutkum tutulsa yeridir. Kendimi rüya aleminde gibi hissediyorum."

"Sen heç bunları düşünme eziz dostum. Senin mutluluğun her şeyden daha önemli. Bunlar senin gözel yüreğinin yanında heç kalır. Arkadaşlarımızın katkıları yanında, yanındaki prensinin de katkılarını görmezden gelemem. Seni en iyi tanıyan kişi olarak fikirleri ondan almışam."

İkisininde ellerini sımsıkı tutarak teşekkürlerini sunmuştu Hazan. Bir yanında hayat arkadaşı diğer yanında ise geç de olsa bulduğu can dostu... İnsan varlıklarıyla mutluluk saçan böyle kişilere sahip olduğu için kendini şanslı hissetmese nankörlük ederdi. Tebriğe gelen ve Umut ile tanışmak isteyen arkadaşları, memleketten gelen arkadaş ve akrabaları ise sırayla yanlarına uğruyordu. Bunlar arasında halası ise negatif enerji saçan kimliğinden iyice sıyrılmış, yıllar sonra kavuştuğu evladıyla yanına uğramıştı. Bebeği Hazan'ın kucağına otutturarak adetlerini uygulamayı ise ihmal etmemişti.

"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin