Bu bölüm şiir kadın GeceminKalbisin'e ithafen yazılmıştır :)
"Ömrüm yettiğince de seninle tekrar tekrar doğup hayatın güzel yanlarını birlikte yaşayacağımızdan şüphem yok Umut. Yeter ki birbirimizin sevgisinden beslenelim..."
"Bu konuda benim de şüphem yok gözümün nuru. Hayat kimi zaman kanatlarımızı kırsa da biz birlikte olduğumuz sürece hep baharı yaşayacak gönüllerimiz. Çünkü senin sevgin ayakta tutuyor bu garip ruhumu."
"Seni tahmin edemeyeceğinden daha çok seviyorum Umut. Bu öyle bir sevgi ki seni her gördüğümde günebakanların güneşi gördüklerinde ona hayran hayran bakıp hayat bulmaları gibi bir his. Yanındayken bile özler mi insan? Bu öyle bir his ki her hücrem senin varlığınla kaplanmış sanki.."
İki seven yüreğin sevgi sözcükleri sürüp giderken Umut Hazan'ın alnına sıcacık bir buse kondurdu. Birbirlerine sımsıkı sarılıp nice hasret gönülleri kıskandıran bu tabloyu ise rehberin sesi böldü. Grupdakilerin mideleri hararetli gezi sonrası ilk sinyallerini vermeye başlamış olmalı ki yemek yiyecekleri istikamete gitmek üzere toplanmaları gerektikleri belirtildi. Rehberlerinden ülkenin ilk akla gelen yemeği kuskus'u tatmaları gerektiğini öğrendiler. Yanında tavuk, kuzu eti ile servis edilen egzotik bu tat öncesi bir çeşit balık çorbası olan Harira'yı denemeye koyuldular. Hazan farklı tatlara açık olsa da ağzının tadının bozulduğunu hissediyordu. Çok az yerken, yediklerinden ise istediği lezzeti alamıyordu. Umut ve diğerleri ise Hazan'ın aksine hallerinden memnun bir şekilde iştahla yemeklerini yiyorlardı. Umut ise Hazan'ın bu halinden yine hoşnutsuz oldu. Hazan ise yine geçiştirdi durumunu.
"İstersen bir sağlık kurumuna gidelim. Bu böyle olmaz Hazan'ım."
"Hiç gerek yok Umut. Dediğim gibi ya üşüttüm ya da hava değişiminden böyleyim. İnan canım bir şey yemek istemiyor."
"O zaman söz ver kendini kötü hissedersen söyleyeceksin. En azından babamı arar sorarız."
"Tamam canım söylerim. Biz gezimizin tadını çıkaralım olur mu?"
Umut Hazan'ın yüzünü incelerken bir kaç gündür renginin solgun olduğunu kestirebiliyordu ama en azından mutsuz değil diye iç geçirdi. İçi rahat etmese de sevdiceğinin üzerine aşırı titreyip tadını kaçırmak istemedi. El mahkum inatçı sevgilisini dinledi.
Yeni istikamet hakkında ise ser verip sır vermeyen rehber, unutulmaz bir gecenin onları beklediğini belirtti. Tur kafilesi merakla yeni istikamete gitmek üzere araçlara yerleşti.
Sahra Çölü'nün sınırında kurulmuş Erfoud şehrine vardıklarında ise herkes şaşkın şaşkın partnerine gülümsüyordu. Kumul tepelerin kızılllığında Afrika güneşinin gökyüzünün sahnesinden inişine tanıklık ediyorlardı resmen. Güneşten saçılan kızıl ton, çölü daha bir kızıl gösterirken, karşılarında koca bir geçmişi sahneleyen yapı ise tüm ihtişamıyla hayran bakışları üzerine çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )
RomanceHazan ve Umut'un hikayesi "mektubat-ı aşk" kaldığı yerden devam ediyor... Nice imtihanlara esir düşen yürekleri bu kez kavuşmanın sarhoşluğuyla hayat yolunda akıp gidecekler... Zaman... Üzerine binlerce sözcük adanan, kimi zaman günah keçisi ilan ed...